Sabahın erken saatleriydi. Kapı oldukça gürültülü çalıyordu. Kim olabilirdi ki diye düşündüm. Bir yandan aynada son kez kendime baktım. Kızıl peruk ve kalıcı makyajım yüzümdeydi. Unuttuğum hiç bir şey yoktu. Yani artık kapıyı açabilirdim.Kapıyı açmadan gelenin kim olduğunu görebilmek için delikten baktım. Suratı asık bir Jason ile oldukça mutlu görünen Ash'i gördüm.
Kapıyı açarken bir yandan söyleniyordum.
"Sizin burada ne işiniz var. Hem Ash sen dosya için bugün gelmeyecektin." Suratıma düşünceli bir ifade yerleştirdim.
Konuşan Jasondı. "Gizlice gelecekken Ash peşime takıldı. Onu götürmezsem beni şikayet etmekle tehdit etti." İkisi de orijinal saçlarını takmışlardı. Ash oldukça belirgin sarı tonlu bir tene sahipti. Buda her renk saçın yüzüyle uyuşmasına engelliyordu. Bu yüzdendir ki en sevdiği saçlar kendi asıl saçlarıydı.
Ash'in gözlerinde ki mavilik heyecanla parıldıyordu. "Bu arada benden ne saklıyorsunuz dökülün bakalım."
"Hiç bir şey hem bu seni ilgilendirmez." Jason sözlerini sinirle Ash'e sarf etmişti.
Ash sinirlenerek mutfağa yöneldi. "Mutfak neresi açıktım. Bu çocukla daha fazla muhatap olamayacağım." gözlerini devirirken benim elimle gösterdiğim tarafa doğru yöneldi.
"Jason biraz daha kibar olmaya çabalamaz isen. Özenle saklamaya çalıştığın sırrını bir çırpıda söyleyiveririm." Tavırları oldukça sinirimi bozduğundan kızgın bir şekilde konuşmuştum.
Beni kolumdan tutup odaya çekmişti. Sesini oldukça dengeli ve az kullanıyordu. "Hani görevin bana verilmesine yardımcı olacaktın? Ne oldu? Neden göreve Eric gitti."
"Öncelikle şu kolumu bırak." diyerek kolumu kendime çektim. "Ben sana bir söz vermedim. Şansımı deneyeceğimi söyledim. Eric bu görevle ilgili oldukça eğitim almış. Senin bir kaç günde yapabileceğin bir şey değildi."
Gözlerinden geçen duygu tamamen umutsuzluktu. Gerçekten bu kadar sevmiş olabilir miydi?
Hadi ama sen Jason'sın demiştim içimden. "Ne yapacağım ben şimdi?" derken bir yandan sağ elini siyah saçlarının arasına daldırdı. Oldukça koyu olan gözlerine sanki biraz daha karanlık eklendi şimdi.
Bu halini görmem daha fazla uzatmamaya sebep olmuştu.
"Fakat ben onlara biraz ısrar edince belki bir sonraki görev için bir değişiklik yada bir ekleme yapabiliriz dediler." dediklerimi anlamaya çalışır gibi suratıma bakmıştı. Anladığın daysa onunla dalga geçip geçmediğimden emin olmaya çalışıyordu. Gülümseyerek kafamı onaylar şekilde salladım.
Ani bir reflekse beni omzuna almıştı. Durmadan etrafında çeviriyordu. "İşte bu ya. İşte bu." artık sessiz olması gerektiğini bile unutmuştu. Beni kendi ekseninde hızla döndürüyordu.
"Hadi ama başımı döndürdün. Beni indirip sevinemez misin? Hem sana kesin demedim." beni duyabilmesi için bağırıyordum. Ama umursamadığı belliydi. O gerçekten mutluydu.
Aşk insanı bu kadar mutlu edebilir miydi gerçekten?
Düşüncelerimle tekrar ve tekrar şaşırmıştım.
"Burada neler oluyor" Ash'ın suratından bin bir ifade geçiyor olmalıydı. Yada benim başım oldukça dönmüştü. "Artık bir şeyler çevirdiğiniz aşikar. Ve ben bunu öğreneceğim." Oldukça sinirlenmişti. Ona göre kimse bir şey saklamamalı idi. Ama Ash'de saklamıştı. Zorlukla oturduğum yataktan Ash'in yüzüne daha dikkatli, bakıp, duygularını çözmeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADSIZ AJAN
AksiyonAjan olarak doğmak. Doğmadan kaderinin belirlenmesi.Bu ajanların doğduğu andan itibaren 3 kimlikleri olurdu. Peki... hangisi gerçek... ***************** Başkanın üç yakın koruması vardı. Etrafta terör kol geziniyordu. Başkan emin olmak istiyordu. Ko...