7- İYİLİK İÇİN ÖLDÜR

215 38 216
                                    


"Ses çıkarma." demişti Adam Hunt.

Sanki uzakta ki bir şeyleri duyabilecekmiş gibi daha çok dikkat kesildi. Kafasıyla tünelin sağ tarafını gösterdi. "İşte oradalar."

"Ne tarafta" diye sessizce sorduktan sonra daha dikkatlice baktım. Çünkü henüz her hangi birini görmemiştim.

 Çantasından dürbüne benzer bir alet çıkardı.

"Emin olalım. Orada bir kıpırtı gördüm." Dedikten sonra dürbünden eski görünümlü tünelin sağ tarafına baktı. Sonra bana bakmam için uzatmıştı. Çalıların arkasında kızıl görüntüler vardı. Bu makine kızıl ötesi gibi terör örgütünün bulunduğu noktayı belli ediyordu.

"Evet haklısın." Dedikten sonra dürbünü ona uzattım.

Şimdi bir grup terörist sessizce çalıların arasından çıkmıştı. Mağara'ya doğru ellerindeki silahlarla ilerlediler. Sayıları yaklaşık 200 civarı olabilirdi. İçeri girdiklerinde bana uzun bir zaman gibi gelse de çok geçmeden ilk silah sesi duyulmuştu. Peşi sıra diğer silahlarda ateşlenmeye başlamıştı. Başta sessiz görünse bile  artık oldukça gürültülüydü. Silahlar durmadan art arda patlıyordu.

"Şimdi yavaştan ilerleyebiliriz." Adam Hunt bana dönüp suratıma bakmıştı. Fakat beni görmüyor gibiydi. Kendini işine öylesine yoğunlaştırmıştı ki bir robota benzetmiştim onu.

Terör örgütlerinin çatışma sırasında bizi fark etme ihtimali çok yüksekti. Etrafı oldukça kontrol ederek ilerlemişlerdi. O sebepten mağarayı baya uzaktan gözetlemiş idik. Şuan yürümeye başlasak oraya ulaşmamız biraz uzun sürecekti. O yüzden çatışma devam ederken yola koyulmuştuk. 

Bu çatışmadan sonra oldukça bilgi toplayabileceğini düşünmüştü Adam. Benimde güzel resimler yakalayabileceğimi söylemişti. Fakat hiçbir resmi yeterince beğenmeye hazır değildim. 

İstediğim bilgileri alana kadar da yeterli olmayacaktı.

Peşinden gitmeden önce fotoğraf makinemin korumasını kapattım. Bu dağlık alanda hızlı adımlarla aşağıya doğru iniyorduk. Bazı bölgeler ağaçlık ve saklanmaya gerek yoktu. Bazı bölgelerse kel tepelere benziyordu. Bu kısımlar bizi zorluyordu.

Sonunda tünele yaklaşırken sesler neredeyse bitmişti. İçeride büyük bir arbede yaşanmıştı. 

"Bu kısmı eğilerek hızlı bir şekilde geçeceğiz. Umarım bana ayak uydurabilirsin. Sakın yakalanma." ciddi ve gerçekten karşısında bir robot varmış gibi konuşmuştu.

Benimle böyle konuşması gururuma dokunmuştu. O kadar aptal mı görünüyordum. Kendi mi ondan daha iyi gizleyebileceğimden emindim. "Ne sanıyorsun ki! Bence sen kendine dikkat et. Biri yakalanacaksa o neden ben olayım." 

"Ciddi misin? Burada kim yakalanır iddiasına mı girmek istiyorsun?"  Kaşını kaldırırken bir saniyeliğine önceki haline dönse de tekrar  o ciddi ifadeye bürünmüştü.

"Beni hafife alan sensin. Burada sorun başlatan kişi de." Evet, biraz sinirli konuşmuştum. Tüm gün boyunca kendisini mükemmel gibi görmesinden sıkılmıştım. Bir şey diyecekmiş gibi olsa da sanırım vazgeçmişti. Çünkü arkasına dönüp hızla harekete geçmişti. Tünelin tam sol tarafına hızlıca inmiştik. Tünelden çıkan herhangi biri olmamıştı. 

"Mağaranın içine gireceğimize emin misin?  Oraya giren kimsenin henüz çıkmadığının farkında mısın?" Bu cümleleri söylerken yüzünde tereddüt'e yakın bir ifade arıyordum. 

Ama asla göremedim. Oldukça korkusuz görünüyordu.

 Çok iyi bir eğitim almasa nasıl kendinden bu kadar emin olabilir diki? İşinde kusursuz gibi görünmesinden oldukça etkilemiştim. 

ADSIZ AJANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin