"Demek bizim güzel Lisa'mız reddedildi," dedi kahkahalarının arasında. "Kalbin mi kırıldı?"
Dersten önce Jennie ile buluşup, kampüsün yakınlarında sıklıkla geldiğimiz küçük bir kafeye uğramıştık. Ona dün Jungkook ile girdiğim iddiayı ve o burslu çocuğun beni reddedişini anlattığımdan beri tek yaptığı şey sinirlerimi bozacak bir biçimde gülmeye devam etmekti.
Gözlerimi devirdim. "Sana bunları benimle dalga geç diye anlatmadım, bir plana ihtiyacım var."
Bu kez gözlerini deviren kişi o olduğunda, ne var dercesine tek kaşımı kaldırdım ağzımın içinde homurdanmaya devam ederken. Sıcak çikolatasından bir yudum aldıktan sonra yeniden bana döndü. "Lisa, sence de fazla abartmıyor musun? Sadece, boşversen?"
Gözlerimi sinirle ona diktim. "Boşvereyim ve ömrümün sonuna dek Jungkook'un benimle dalga geçmesine izin vereyim öyle mi? Asla!"
Jennie sıkıntıyla iç çektiğinde, beni ikna edemeyeceğini biliyordu çünkü kafama bir şeyi taktığımda peşini asla bırakmaz, elde edene dek vazgeçmezdim. Jennie en yakın arkadaşlarımdan biriydi, beni tanıyordu elbette.
"Peki," dedi ciddileşen ses tonuyla. "Ne yapmayı düşünüyorsun?"
Dürüst olmak gerekirse, hiçbir fikrim yoktu. Bütün gece düşünüp durmuş, onun nasıl dikkatini çekeceğime dair epey kafamı yormuştum. Sosyal medya hesaplarımın hepsinden onu bulmaya çalışmış ama hiçbir şekilde ulaşamamıştım. Asosyal çocuğun Instagram hesabı bile yoktu. Tanrım, bir insanın Instagram hesabı nasıl olmazdı?
"Bilmiyorum," dedim sıkıntıyla. "Hiçbir fikrim yok."
Jennie kısa bir süre düşündü ikimizde yeniden sessizliğe gömülürken. Yumruk yaptığı sağ elini çenesinin altına yerleştirdiğinde, dikkatimi çekmek ister gibi kabaca öksürdü. "Bu çocuk hangi bölümdeydi?"
"Jungkook ile aynı bölümdeymiş, Psikoloji."
"Aklıma bir fikir geldi," dedi Jennie heyecanlı bir tınıyla. Kaşlarım merakla havalanırken, sırtımı dikleştirip tamamiyle dikkatimi ona verdim.
"Ona gidip de ki: Sana deli oluyorum, beni tedavi et." Kanımı donduran, komik olduğuna inandığı şakasına kendi kendine gülmeye başladığında sadece gözlerimi devirmekle yetindim. Kim Jennie'den mantıklı bir fikir beklemek, zaten benim hatamdı.
•
Uyukladığım bir dersten çıkmış elimdeki kitapları dolabıma koymak için koridorda yürüyorken, biraz ileride duvara yaslanmış bir şekilde dikilen bedene ilişti gözlerim. Yanında onunla birlikte dikilen arkadaşına gülerek bir şeyler anlatıyordu. Demek ki bu soğuk çocuk da gülebiliyormuş, diye geçirdim içimden. İstemsizce garipsemiştim.
Adımlarımı tereddüt dahi etmeden onlara doğru yönelttiğimde, ne diyeceğimi tartmamıştım kafamda. Onunla ne konuşabilirdik bilmiyordum bile. Sadece gidiyordum işte.
"Selam," dedim neşeli bir sesle. Taehyung'ın gülüşü varlığımı fark etmesiyle anında solarak, yanındaki arkadaşının dumura uğramış bakışlarının üzerimde gezindiğini hissettim.
"S-selam," dedi yanındaki çocuk kekelerken. Taehyung beni yine görmezden geldi ve cevap vermedi. Gözlerimi hızlıca arkadaşına çevirip gülümsedikten sonra tekrardan ona doğru döndüm. "Nasılsın Taehyung?"
Tanımadığım sarı saçlı, minyon çocuk şokla Taehyung'a dönerken "Siz tanışıyor musunuz?" diye sordu şaşkınlığını gizleme gereği bile duymadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bittersweet
Fanfictionlalisa manoban güzeldi, popülerdi ve bunun farkındaydı. elde edemeyeceği tek bir kişinin dahi olmadığına oldukça emindi, ta ki kim taehyung ile tanışana kadar.