quindici

5.1K 593 183
                                    

Güneş yakıcı bir sıcaklığa sahipti, dersten çıkmıştık ve onlarca insanın tıkıldığı bunaltıcı bir kafede oturmak yerine kampüsün çimenlerine yayılmak hepimize daha cazip gelmişti. Düşündüğümün aksine ise, Jennie sarhoşken söylediklerinden dolayı pişman değildi, hatta Yoongi ile tamamen barışmış olduklarını bile söyleyebilirdim. En azından Yoongi'nin omuzuna yatmasından ve birbirlerini her dakika öpücüklere boğmalarından bu sonuca rahatlıkla ulaşabiliyordum.

Seokjin ve Jisoo'da en başında onların bu, fazlasıyla hızlı, barışmalarına şaşırmış olsalarda durumdan oldukça memnun oldukları için ses etmemişlerdi. Artık ikisinin arasında kalmaktan hepimiz epey sıkılmıştık çünkü.

Jungkook ise... sadece Jungkook'du. Boş muhabbetleriyle hepimizi güldürmeyi başarıyordu ve hazır karşı karşıya gelmişken, onunla konuşmam gereken o mevzuyu açmanın tam zamanı olduğunu düşünüyordum. Daha fazla bu konuyu geciktirmenin bir anlamı yoktu zannımca. Bir ay çoktan dolmuştu çünkü, Jungkook'u biraz tanıyorsam emindim ki bu konu hakkında benimle konuşmak isteyecekti.

"Jungkook, seninle bir şey konuşmam gerek." Telefonuyla ilgilenen Jungkook'un bakışları bana dönerken, devam etmemi bekledi. Derin bir nefes aldım önce, ardından söyleyeceklerimi kafamın içinde tarttım ve birkaç saniyelik oyalanmadan sonra sözlerime devam ettim. "Bu iddia mevzusunu, tamamen unutalım."

Jungkook'un az önceki boş bakan gözleri, bir an da ciddi ve meraklı bir hâl aldığında, kaşları yavaşça havalandı. "Neden?"

Ciddi bir ses tonuyla, ki Jungkook'un ciddi olduğu anlar yok denecek kadar azdı, söylediği tek kelime diğerlerininde bakışlarının bize dönmesine sebep olduğunda yutkunmama mani olamadım.

"Çünkü ben, ona karşı bir şeyler hissetmeye başladım ve aramızdaki bu ilişki artık tamamen gerçek." Aklımdan geçenleri açık bir şekilde dile döktüğümde, Jungkook'un gözlerinde çözemediğim bir ifade yakaladım. Öfke, merak, kırgınlık? Ortamdaki herkes, benim gibi sessizdi ve beklenti dolu gözlerle Jungkook'un vereceği tepkiyi bekliyordu.

Ölüm gibi gelen bir sessizliğin ardından Jungkook sonunda konuşmaya karar verdiğinde, nefesimi tuttum istemsizce ve ona baktım. "Tamam."

Nasıl yani, diye düşünmeden edemedim o an. Gerçekten bu kadar kolay mıydı? Bütün bu hissettiğim korku ve gerginlik boşuna mıydı?

"Bu kadar mı?" Emin olmak için sorumu yinelediğimde, umursamazca omzunu silkti. "Evet Lisa, ne dememi bekliyorsun?"

Tonlarca yük kalkmış bedenim büyük bir rahatlama hissiyle hafiflerken, tuttuğum nefesimi dudaklarımın arasından bıraktım. Dudaklarıma yayılan gülümsemeye engel olamıyordum. Jungkook'un bu basit tepkisine, hatta belki de tepkisizliğine demeliydim, karşı yanımızdaki arkadaşlarımız kadar en az ben de şaşkındım ama sorgulamamayı tercih ediyorum, dürüst olmak gerekirse umrumda da değildi. Ufak da olsa bir pürüz çıkartmaması, benim şu an önemsediğim tek şeydi.

"Tamam o zaman," dedim gülümsememi zorlukla bastırırken. "Teşekkür ederim Jungkook."

Omuz silkti yeniden ve bakışlarını tekrar telefonuna çevirdi. Ardından Jisoo ile göz göze geldiğimde, beni muzip bir gülümsemeyle izliyor olduğunu gördüm. "Hadi onu da yanımıza çağır, hem tanışmış oluruz."

Bir anlığına tereddüte düştüğümde, kararsız ifademle beraber bakışlarımı Jisoo'da ve cevap bekleyen arkadaşlarımda dolaştırdım. İnkar edemezdim, korku hala içimde bir yerlerde dolaşmaya devam ediyordu. Patavatsızlık yapmaları veya pot kırma ihtimalleri beni endişeye düşürüyordu ancak ortada bir gerçek vardı ki o da, sonsuza dek Taehyung'u çevremden uzak tutamayacağımdı. Elbet bir gün tanışmaları, aynı ortamda bulunmaları gerekecekti. Olayları sürekli erteliyor, sürekli bir şeylerden kaçıyordum ve artık bundan, korkak bir aptal gibi etrafta dolaşmaktan sıkıldığımı da iyi biliyordum. Erkenden yüzleşmek, belki de en iyisiydi.

bittersweetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin