sedici

5K 619 390
                                    

Hayatımın belki de en mutlu dönemini yaşıyordum. Gençtim, aşıktım. Bana bütün sorunlarımı unutturan, bana iyi gelen ve en önemlisi, beni iyi biri yapan biriyle tanışmıştım. Her şey çok hızlı gelişmiş, ona çok çabuk kapılmıştım. Beklenmedik bir an da birbirimizin hayatlarına girmiştik ve ben bundan bir an bile pişmanlık duymamıştım.

Evet, çok mutluydum ama kalbimin derinliklerindeki o vicdan azabı olur olmadık yerlerde kendini göstermeye devam ediyordu. Yatağıma uzanıp uyuyacağım sırada, arkadaşlarımla birlikte olduğum anlarda ya da Taehyung beni öperken. Her ne kadar yaptığımı unutmak istesem de, Tanrı beni cezalandırmak istercesine bir şekilde hatırlatıyordu yanlışımı ve beynime kazıyordu unutmak istediğim bu koca oyunu.

Taehyung ile daha fazla vakit geçirdikçe, ona daha çok bağlandıkça doğruları söylemem gerektiği gerçeği yüzümde bir tokat gibi patlıyordu adeta. Onu kandırmış, onun arkasından iş çevirip alay etmiştim ve biliyordum ki; Taehyung bunları hak edecek en son insan bile değildi. Çıkmaz bir sokakta gibiydim, ne yoluma devam edebiliyordum ne de geriye dönmek için cesaretim vardı.

"Lalisa, sen beni dinliyor musun?" Taehyung'un derin sesi düşüncelerimi bölerken, bakışlarımı ona çevirdim afallayarak. Kütüphaneydik ve ben her ne kadar itiraz etmiş olsam da, Taehyung bana İtalyanca öğretmek konusunda epey kararlıydı.

"Dinlemiyorum," dedim dürüstlükle. "Çok sıkıldım. Lütfen gidelim."

Taehyung bana güzel bir gülüş bahşettiğinde, elini saçlarının arasından geçirdi ve mırıldandı. "Nerede İtalyanca'ya olan o büyük sevgin, hepsi beni tavlayana kadar mıydı?"

Taehyung farkında olmadan, çok doğru cümleler kurduğunda yutkunmama engel olamadım. Onun altında espri yatan o kelimeleri, aslında gerçeğin ta kendisiydi ve onun bundan haberi bile yoktu.

Sahte bir gülüş döküldü dudaklarımdan. "Evet Taehyung, aynen öyle."

Herhangi bir cevap vermeden masanın üstündeki kitaplarımızı toplamaya başladığında, kendimi tutamayarak ona doğru uzandım ve sağ yanağına sesli bir öpücük bıraktım. Ani hareketim onu şaşırtırken, esmer yüzünde geniş bir gülümseme belirdi. Eşyalarımızı toparlamayı bitirdikten sonra ayağa kalktığımızda ise, bana uzattığı elini anında tuttum. "Bir öpücükle bana istediğin her şeyi yaptırabilirsin, Lalisa."

Kütüphanenin bulunduğu binadan ayrılana dek hiç bırakmadığımız ellerime bakıyor, aptal liseli aşıklar gibi gülümseyip duruyor ve midemde uçuşan kelebekleri zapt etmeye çalışıyordum. Halen okuldaki dedikoducuların bakışları bizim üzerimizdeydi, popüler kız ve burslu çocuğun ilişkisini dünyanın en mucizevi olayıymış gibi karşılamaya devam ediyorlardı fakat Taehyung, alışmış olmalıydı ki eskisi gibi takmıyordu hiçbirini. Artık o, üstümüzde gezinen bakışları umursamadan elimi tutuyor, beni öpmekten çekinmiyordu.

"Lalisa!"

İsmimin seslenilmesiyle ikimizde arkamıza, sesin geldiği yöne doğru döndüğümüzde, gülümseyen bir ifadeyle bizi izleyen Jungkook ile karşılaştık. Tek kaşım istemsizce havalanırken, "Efendim Jungkook?" diye sordum merakla ona bakmaya devam ederken.

Jungkook avuçlarının arasında tuttuğu bir şeyi bize doğru attığında, yakalayamadım ve attığı o şey her neyse, küçük bir gürültüyle yere düştü. Taehyung eğilip aldığında, meraklı gözlerle ne olduğuna baktım. Bu bir, araba anahtarıydı.

"Bunu unutmuşsun." Jungkook dudaklarında asılı kalam ve gittikçe sinirlerimi bozmaya başlayan gülümsemesiyle bize bakmaya devam ederken, elimi hırkamın cebine attım ve anahtarlarımı kontrol ettim. Benimki cebimdeydi, bu bana ait değildi.

bittersweetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin