""Jungkookiee, Jungkookiee, kendimi baba gibi hissettim. Neyse hevesin kırılmasın velet. Al anahtarları" otoparkta yürürken birden atmıştı anahtarları.
"Refleksler iyi" podyuma çıkmış edasıyla yürürken basık otoparkta sonunda arabaya varmışlardı.
"Yalnızca susuyorum hyung" kemerlerini taktıklarında Jungkook nereye gideceğini gayet iyi biliyordu.
°
°
°
°
°
°Yüzüme düşen her damla da biraz daha hatırlıyorum seni.
.
.
."Hyung, uyansana ya, uyan, en sonunda geçireceğim bir tane o olacak, uyansana hyung." O kadar içmenin ardına sızmıştı Jimin.
Jungkook ise başına gelebilecekleri tahmin edebilmiş,içmemişti. Şimdi de Jin, içinin rahat etmediğini söyleyerek geleceğini belirtmişti.
Jungkook kelimenin tam anlamıyla sıçmıştı.
Jimin'nin bu kadar çok içmesine müsaade ettiğinden dayak bile yiyebilirdi.
"Senin ağzına sıçayım, bok var bu kadar içtin. Kendi ağzıma da sıçayım seni buraya getirdim." Jungkook sinirle ellerini saçlarına daldırarak karıştırdı.
Siyah saçları sarı sokak lambasının altında dağılırken parlıyordu.
"Ben uyuyacağım Jungkookieeeee. Bırakta güzelca uyuyabileyim." söylerken ay ışığının çarparak belirginleştirdiği gözyaşı akmıştı.
Jungkook birden ne olduğunu anlamamıştı. Şimdi uyurken birden kalkıp ağlamaya başlayınca şaşırmıştı elbet.
"Salak Jungkook, aptal Jungkook. Rüyamda onu görüyordum, biz sarılıyorduk, biz birlikteydik. Senin yüzünden artık rüyamda bile göremiyorum onu." çocuk gibi arabanın koltuğunda tepinirken gözyaşlarına hıçkırıklarda eklenmişti.
"Ben onu çok özledim Jungkook." dedi derin iç çekişinden sonra. Kokusunu özlemişti. Dudaklarını, sarılışını, sesini, kirpiklerini, ellerini, gözlerini, dokunuşunu, ondan uzun olan boyunu, kıyafetlerini, her şeyini özlemişti.
Park Jimin, aslında her şeyi olan Taehyung'u özlemişti sadece.
Jimin'in ağlayışıyla duygusallaşan Jungkook, koltukta kalan minik yere oturup, sarılmıştı.
Hıçkırıkları iç çekişlere dönünceye dek öyle kalmışlardı.
Omuzunda uyuya kalan Jimin'i tekrar uyandırmayı göze alamayan Jungkook, kendisinden küçük bedeni sırtına almıştı.
Sırtındaki ufak bedenle büyük adımlar atmaya çalışarak bahçeyi bitirmişti.
Deri ceketinin iç cebindeki anahtarlığı çıkarırken bir yandan da Jimin'in dülmemesini sağlamak oldukça zor olmalıydı.
Anahtar hariç her şey eline gelmişken, ne ara cebine bu kadar şey doldurduğunu sorguluyordu.
Hâlâ anahtarı bulamamış olmanın siniriyle ağzından bir küfür salıverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sky And Nameless Bird
Short StoryKızaran gözlerini mavi binada gezdirdi bir süre. 'Saçların keşke mavi olsa' Demişti Kim Taehyung, yeni yeni arkadaş olduklarında. 'Ben ismi olmayan bir kuş olurdum, sende gökyüzü.' Ve sonra eklemişti minik aklıyla. 'Belki dolaşırdım sende. Özgür...