Ufak bi fake :)
Ve sonunda finali yazabildim.
Jimin, yattığı hastane yatağından çığlık atarak kalkmıştı.
Yatağın kenarına alnını yaslayıp uyuyan esmer tenli de duyduğu çığlıkla yerinden sıçramış, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"J-Jimin, güzelim ne oldu?"
Jimin o an iki ayağının birbirine dokunduğunu hissetti, içine rahatlama düşmüş yine de ağlamayı kesmemişti.
"Kabus mu gördün?" dedi kendi gözlerini ovuştururken. Siyah saçları dağılmış, bu görüntü bile onun yakışıklılığını bozamamıştı.
Jimin yanaklarındaki yaşı silerken ufak bir çocuk gibi başını olumlu anlamda salladı.
Çok korkunç bir kabus.
Jimin kollarını açıp, sevgilisini yanına çağırdığında Taehyung ona sarılmıştı.
"Sakinleş artık, bak her şey güzel oldu, her şeye değdi sevgilim." gerçekten güzel olmuştu, acı dolu günlerin her birini atlatmıştı, atlatmışlardı.
"Taehyung ç-çok korkunçtu, her şey berbat olmuştu, bacağım yoktu. S-sen her şeyi anlattın bana. Yaşadığın her bir şeyi," Taehyung, Jimin uyuyor diye anlatmıştı, ne yani duymuş muydu?
"Her şeyi mi duydun?"
"Bilmem. Ama çoğunu anlattın, en son şeydi galiba kötü adam seni tehdit ediyordu. Oradan sonrasını hatırlamıyorum."
Evet neredeyse her şeyi biliyordu artık. "Sonra ben sana video bırakıyordum, sen çok si-sinirleniyordun, ve sende, sende-" hıçkırarak ağlamaya başladığında, Taehyung kendine çektiği bedene sıkı sıkı sarıldı.
"Bak kabusmuş, ne sen gittin benden, ne de ben gittim senden. Asla gerçekleşmeyecek bir kabus.."
Haklıydı, yalnızca bir kabustu. Bacağı iyiydi, canı acımıyordu ya da Taehyung ağlayıp özür dilemiyordu. Hepsi aptal bir kabustan ibaretti.
Bir kaç sene önce de sürekli kabus görür olmuştu, Jungkook yanına gelmeden sakinleşmiyor, sürekli ağlıyordu. İki ay böyle devam ettikten sonra kendine bir uğraş -ki bu kitap yazmaktı- bulduğunda kendiliğinden geçmişti.
Yine aynı olmasından korkuyordu.
"Jungkookla Cheonsa nerede?" Taehyung eskisi kadar gıcık olmuyordu Jungkook'a.
Yani geçen sene Jimin'i o eve getirdiğinden beri biraz daha iyiydi araları.
Şakalaşıp oyun oynayabilecek kadar ilerlemişti araları.
"Gelirler birazdan. Jungkook sen ameliyattayken o kadar çok ağlamış ki bacağına bir şey olursa kendini toplayamazsın diye, Cheonsa zor sakinleştirmiş. Anca kendine gelmiştir." Jimin başını yaslağı omuzdan çekip Taehyung'a dönmüştü.
Onu önemseyen insanların olması, bilmiyordu, çok değişikti. Kendisi için bu kadar üzülen, ağlayan insanlar vardı hayatında.
"Gerçekten mi?" Taehyung, Jimin'in neden bu kadar şaşırdığını anlayamamış yine de dudaklarını birbirine bastırıp başını 'gerçekten' der gibi sallamıştı.
"Beni seven, değer veren insanların olduğunu bilmek dünyadaki her şeyden üstün. Gerçekten paha biçilemez bir şey." kollarını daha da sıkılaştırmıştı Jimin başını Taehyung'un boynuna gömerken.
Taehyung onu anlayabiliyordu, aynı yerden çıkmışları bir bakıma.
En çaresiz hissettiğin anda dahi sana uzanan bir el varsa şanslısın demektir. İnsanların aptal yarışları kaybettikten sonra şanslarının olmadığını söylemesi çok aptalcaydı, bu acınası bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sky And Nameless Bird
Short StoryKızaran gözlerini mavi binada gezdirdi bir süre. 'Saçların keşke mavi olsa' Demişti Kim Taehyung, yeni yeni arkadaş olduklarında. 'Ben ismi olmayan bir kuş olurdum, sende gökyüzü.' Ve sonra eklemişti minik aklıyla. 'Belki dolaşırdım sende. Özgür...