𝒕𝒘𝒐, 𝒅𝒆𝒔𝒆𝒓𝒗𝒆 𝒐𝒓 𝒏𝒐𝒕

587 79 105
                                    

Hastane koridorlarında aşık atan ekşi ve boğaz yakan kokuyu herkes bilir, lakin kimsenin solumak istemediği bu hava milyonlarca ölümün nefesi olmuştur. Küçük Tony'nin amacı elbette ölümünü solumak değildi. Bunu anlayan tek kişi ise hastane koridorlarında ayak izleriyle bir patika çizen, çocukla ilgili tek iyi haber için ömrünün yıllarını bu yollara düzebilecek olan, ağaran saçlarıyla ve cılız bedeniyle zihninin zelzelesini durduramayan adamdı. Oğlu ellerinden kayıp giderse ne yapardı? O ve karısı, yapayalnız yaşamınlarını bu çocuğa emanet etmişti uzun zaman önce. Şimdi ise bir haber için biriktiriyorlardı nefeslerini.

Tony, gözlerini açtığı anda buruşturdu yüzünü. Başlarda ne olduğunu, nerede olduğunu kavramaya çalıştı. Zihni darmadağın, vücudu yorgundu. Görüşü netleştikçe anıları da netleşti. Ölmemişti! Küçücük bir çocuktu ve delicesine korkuyordu yok olmaktan. Kurtulduğu için derin bir nefes verdi, o kadar derin bir nefesti ki odada yankılanıp refakatçisinin kulaklarına kadar ulaştı.

Tony'nin açık gözlerini gören adam hışımla koştu sedyeye. Ellerinden tuttu küçük bedenin. Tony'nin içi huzurla doldu. Belki de ulaşmıştı amacına, kavuşmuştu babasına da.

"Baba?"

Çocuğun heyecanlı tınısı yüreğini deldi adamın. Edwin Jarvis, inançlı bir adamdı. Tanrı biliyor ki en büyük duası Tony gibi bir evlâdı olmasıydı. Kafasını yavaşça oynatan çocuk tutunduğu bedende babasının değil yardımcısının simâsını gördüğünde bir kez daha hissetti çaresiz olmayı. Sessizce geri koydu kafasını ve göz yaşlarını saklamaya çalıştı. Anthony, tanrı kavramını hiç anlayamadı, ona inançtan bahsedecek bir anne babası olmadı hiç. Tanrı biliyor ya, inansaydı en büyük duası Edwin'in oğlu olmak olurdu.

"B-babam nerede Edwin?"

Sesindeki titreme ruhuna çarptı, sığmayıp tüm odaya yayıldı, duvarlara tırmandı ve geri döndü hıçkırıklarına. Edwin'in verdiği cevabı hayal meyal duyuyordu. Hayal kırıklığı böyle bir duygu muydu? Tüm duyuları körelmişti. Belki ölecekti ancak babası yoktu orada, onunla.

"Bay Stark'ın önemli bir işi çıktı."

Özür dilercesine konuştu adam ama Edwin'in şefkati bile onaramadı kalbini. Önemli bir işi varsa o da Tony'di. Yediremedi kendine çocuk, göz yaşlarını serbest bıraktı. Edwin'in kollarına atılıp hastane odasında ağladı. Anthony Stark, o gece değişti. Asla eski haline dönmemek üzere bambaşka birine dönüştü. Küçük bir çocukken anlayamazdı içindeki karanlığın boğuşunu. Ancak hepimiz gibi, evrenin kandan, kötülükten ve vahşetten beslendiğini anlayacaktı gün geçtikçe. Tek eksisi karanlığa çok erken teslim olmasıydı.

°
"Anthony! Tanrıya şükürler olsun!"

Araba evin geniş bahçesine yanaşırken, Ana Jarvis'in şen sesi yankılandı. Özenle toplanmış kızıl/turuncu saçları, dizlerinde pembe elbisesi ve küçük topuklularıyla koşarak arabanın arka kapısını açtı kadın. Küçük çocuk yüzünde bir tebessümle ona bakarken arabadan inmesini beklemeden kollarını çocuğa dolayıp sıkıca sarıldı.

𝐬𝐮𝐢𝐜𝐢𝐝𝐞 𝐦𝐞𝐬𝐬𝐚𝐠𝐞 • 𝐬𝐭𝐨𝐧𝐲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin