𝙖𝙪 𝙧𝙚𝙫𝙤𝙞𝙧

539 54 211
                                    

uyarı: Rahatsız edici kısımlar bulundurur. Hassas veya tetiklenebilecek durumdaysanız okumayın. Sizi seviyorum.

Güneş ışığı nahifçe odanın pencerelerinden süzülüyordu. Odanın ortasındaki çift kişilik yatakta uzanan sarışın çocuk, sakince gözlerini açıp selamladı güneş ışığını. Yavaşça yattığı yatakta oturur pozisyona gelip ellerini avuçları arasına aldı. Gözlerini bir süre ovaladıktan sonra yanına yaklaşan ve tasmasında Dodger yazan bakır rengi köpeği şefkatle okşadı. Telefonunun yanıp sönen bildirim ışığını fark ettiğinde huzursuzlukla doldu nedenini bilmeden. Her zamanki sabahlardan demek istedi, uyanıp işe gideceğim sadece, ne bu huzursuzluk? Ellerini acele etmeden telefonuna götürüp tanımadığı bir numaradan gelmiş olan mesajı her zamanki danışanlardan biridir diyerek görmezden geldi. Kalkıp sızlayan göz kapaklarını ve sarı-turuncu sakallarını soğuk suyla buluşturdu. Tişörtsüz uyanmasına rağmen yalnız yaşadığı evde böyle durumlara tenezzül etmediğinden, aynı şekilde üzerindeki tek kıyafet olan gri eşofmanının paçaları yere sürünürken sakin mutfağına ilerleyip kahve için ocağa su koydu. O gün, her şey karanlık gibiydi sanki, her şey kana bulanmış gibi, evrenin ölüşüymüş gibi. Takvime baktı usulca ve acıyla gülümsedi. 7 Ekim, zaten evrenin ölüşüydü onun için. Altı yıl öncesi bir bir göz kapaklarında hayat bulmadan önce suyu kaynadığını belli eden ses yankılandı ocağın üzerinden. Düşüncelerini def edip koyu bir kahve koydu kendine Sarışın. Elinde kupasıyla çalışma odasına gitti, baş köşede asılı olan ve renklerin cümbüşünü mor çizgiyle bölen tabloya her zamanki gülüşünü fırlattı ve kapağında ''Edgar Allan Poe'' yazan ince, solgun kitaba sürdü parmak uçlarını. Artık evden çıkmasını belirten alarmı yankılandığında kahvesini içerek hazırlanmaya başladı.

Yola çıkalı çok olmamıştı ki gözü yine arabanın yan koltuğunda duran telefona ve bildirim ışığına kaydı. Kırmızı ışıkta olmasından faydalanarak açtı mesajı ve okumaya başladı .

"Steven, sen mükemmel bir arkadaşsın. İyi ki vardın. Bunca senenin ardından hala ismini hatırlamam fazlaca beklenmedik gelebilir ama benim için hep bir kağıt kesiğiydin, Rogers. Beni dinledin, anladın ve kısa da sürse benimleydin. Bu tatlı kesiğin vereceği yoğun acı, küçük sızılarının kocaman bir buluta dönüşüp nefesimi içine çekmesi beklenenin dışındaydı ikimiz içinde. Kalemini her oynatışın, boş sayfalara bahşettiğin her damla çizikte daha da tutulduğumu yıllar geçene kadar fark edemedim, ancak emin olman gereken bir şey varsa çöpten topladığım çizimlerinde kokunu arıyor olmam. Varlığına inanmadığım bir duyguya nasıl bu kadar esir oldum bilemiyorum ama, aşkın gerçekliğine inanıyorum artık. Bu mesajı bu kadar uzatmamam gerekiyordu, seni üzmekten o kadar korkuyorum ki. Lütfen bu mesajı sadece teşekkürüm olarak algıla Rogers. Seninle olduğum her an için teşekkür ederim. Her zaman özel olacaksın, ruhumun iplerini çözerken bile. Duygularımı aldırdığımı düşünsekte kirpiklerinin renk tonuna dahi anlamlar yüklerdim, gözlerindeki yeşil lekeleri damarlarımda evsiz dolanan kana yuva ediyorum, Steve. Kim olduğumu dahi bilmesen bile hep sende yaşamak istedim sadece. Daha fazla nefes alamayacağım, inan bana kolay değildi, pes etmemek için tahmin edemeyeceğin kadar çok direndim ancak bunlar son kelimelerim. Sana ve sana mutluluk veren her şeye iyi bak Steve. Güzün yaprak dökmeyen tek çiçeği, yağmur damlalarına karışan kar tanesi ol, güzel bir anı olarak yaşa. Artık gitmeliyim, kulağında çınlayan şarkı sözleri sarsın ruhumu.
au revoir."

Steve, dolan gözlerini bile farketmiyorken korna sesleriyle bölündü tüm hisleri. kafasını gözlerini kırpıştırarak kaldırıp gerisinde duran onca arabaya baktı ve hızla çalıştırdı arabasını. Keskin ve kesinlikle tehlikeli bir dönüşle arabayı yolun kenarına çekerken telefonu tutan elleri tir tir titriyordu.

𝐬𝐮𝐢𝐜𝐢𝐝𝐞 𝐦𝐞𝐬𝐬𝐚𝐠𝐞 • 𝐬𝐭𝐨𝐧𝐲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin