"Öyle işte..."
Yarasına pansuman yaparken her şeyi birer birer anlattığında tepkisizce pansumana devam etmiştim. Çünkü artık kardeşimin dedikleri beni şaşırtmıyordu. Ona kızgındım ama kızamıyordum. Başımı iki yana sallayarak çöpleri çöp kutusuna atıp ona baktım. Bana çekingen bakışlar atıp duruyordu."Hadi dersine gir, velet. Senin yüzünden bir dersi kaçırdım zaten," sızlanarak kalkıp yanıma geldiğinde oldukça ters bakmama engel olamamıştım. "Tek ailemsin, Hyung. Cidden," yanağıma sulu bir öpücük kondurup revirden çıktığında gözlerimin dolmasına izin vermiştim. Hayatla ilgili bir sorunum olmasa da aile konusu açıldığı zaman saatlerce ağlamak için gözlerim hazırdı. Her insanın bir kötü noktası vardı; benim de ailemdi işte.
İlk iki ders blok olduğu için kaçırdığımdan girmemeyi tercih etmiştim. Müdürün odasına çıkıp görüntüler hakkında konuştuktan sonra çatlayan başımla kantine inmiştim. Derste oldukları için boş sayılırdı. Sert bir kahve alıp oturmamla zilin çalması bir olmuştu. Ayarlamam mükemmeldi. Taehyun ilk tenefüste direkt kantine yemek yemeğe geldiği için yer değiştirmeme gerek yoktu. Tahmin ettiğim gibi birkaç dakika sonra sınıftaki tiplerle koşarak kantine girmişti. Bu haline gülümserken sandviç ve meyve suyunu hızla kapıp oturacak yer için göz gezdirmeye başlamıştı. Elimi kaldırıp ona seslendiğimde şaşırsa da yanıma gelmişti.
"Okula gelmedin sanıyordum, Başkan."
Alayla konuşurken sandviçinden ısırık almıştı. Bu mutlu halini bozmaya hakkım var mıydı bilmiyordum ama bilmesi gerekmez miydi? Sevgilisi (!) Uyuşturucu satan pisliğin tekiydi. Bunu öğrenmeliydi. Cevap vermediğim de başını kaldırıp ne oluyor dercesine göz kırpmıştı. Derin bir nefes alıp ellerimi birleştirmiş ve konuşmak için hazırlanmışken Taehyun'un yanına oturan Beomgyu ile kaşlarımı en yukarıya kaldırmıştım."Nasılsın sevgilim?" Gülümseyerek Taehyun'un yanağından öptüğünde arkadaşım kocaman gülümsemişti. Sandviçini uzattığında Beomgyu sert bakışlarını bana atıp ısırmıştı. Pekala, ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Onu ispiklememi istemiyordu. Tanrı'm, bir yandan kardeşimin diğer yandan da dostumun mutluluğu karşı karşıyaydı. Kendimi parçalara ayırmak istiyordum.
"Nerelerdesin sen? Kaç gündür okula da gelmedin," aralarında ki tatlılık tartışmaya dönüştüğünde Beomgyu ağzındaki lokmayı umursamadan konuşmaya başlamıştı. "Babam bana kitledi işleri. Okulu pek takmıyor, biliyorsun. Mezun olmam yeterli işlerin başına geçmem için," klasik cevaplar vererek her zaman ki gibi arkadaşımı oyalıyordu. Eskiden dediklerine ben de inanırdım ama şimdi her şeyi biliyordum.
Yeonjun ve Beomgyu'nun babalarının izinden giderek iş yaptıklarını, kuzen olmalarını. Bunlar yeni bilgilerdi. Okulda ki birçok çocuğa satış yapıyorlardı. Kai her şeyi anlatmıştı. Ah, canım kardeşim ne olurdu da şu zıkkımı içmeseydin? Gözlerimi kısmış bir şekilde ikili izlemeye devam ederken daha fazla dayanamayıp ayağa kalkmıştım. Konuşmak için daha müsait bir an seçmeliydim.
"Hey, nereye?" Taehyun'un sorusuyla yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Oldukça sahte ve yapmacık. "Başkan işleri. Siz takılın," son cümleyi Beomgyu'ya bakarak imalı bir şekilde söyledikten sonra hızla yanlarından ayrılmıştım. Başım çatlayacak gibiydi. Sabahtan beri olan ağrı katlanılmaz seviyeye yükseliyordu.
Adımlarımı tekrardan revire yönlendirdim. Ağrı kesici hap işimi görürdü. Başımı ovalayarak revire girdiğim de gördüğüm beden duraksamamı sağlamıştı. Sırtındaki izleri aynadan görebildiği kadar merhem sürmeye çalışıyordu. Kanımın çekildiğini hissediyordum. Sırtındaki izler o kadar derine işlemişti ki derisi çökmüş durumdaydı. Zilin çalmasıyla okul gömleğini giyip önüne dönmesiyle beni görmesi bir olmuştu. Ne yapacağımı bilemeyerek öylece kaldığımda derince yutkunmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Say No | Yeonbin √
Fanfiction"Tesadüfen olduğunu düşünüyorsun ama başından beri vardın." *** Kapak tasarım; @beyzablnt