"Sen kendini iyi hissedince tekrar konuşuruz, şimdi dinlen. İyi geceler," Yeonjun çadırıma kadar bana eşlik etmiş ve daha sonra bizim çadırdan çokta uzakta olmayan kendi çadırına doğru ilerlemişti. Konuşmadan sonra ben sakinleşinceye kadar beni teselli etmişti. Daha sonra uyuyarak bugünün bitmesini istediğimde çadırlara gelmiştik. Arkasından iyi geceler diye seslendiğimde omzunun üstünden gülerek bakmış baş selamı vermişti. O çadırına girene kadar orada beklemiş gidince kendi çadırıma girmiştim. Taehyun kulaklığını takmış telefonuna bakıyordu.
Yanına uzandığımda kulaklığını çıkarıp telefonunu kenara koymuştu.
"Yeonjun ile miydin?" Sorusuna karşı başımı sallayıp ona doğru döndüm. Doğrulduğu yerden bana bakıyordu. "Beomgyu da bana her şeyi anlattı," gözlerini kaçırıp etrafa baktığında anlamayarak oturur pozisyona geldim. "Ne anlattı?" Derin bir iç çekip tekrardan bana baktığında ifadesiz görünüyordu. "Yeonjun'un bugün sana anlattıklarının aynısını," başta şaşırsam da üstelemeyip yine başımı salladım. Konuşmaya mezalim yoktu, sadece uyumak istiyordum.
"Sana her zaman söylerdim, hatırlıyor musun?" İğneleyici sorusuna karşın düz ifadesinden neyi bahsettiğini anlamıştım. Diyecek bir sözüm yoktu. "Sana bu çocuk bir şeyler gizliyor gibi, onu yakın takibe al demiştim. Ama sen kardeşine olan sevginden sanki gözün kör olmuştu. Ah... cidden, verdiğin tepkiyi unutamıyorum." Eliyle ensesini kaşıdığında yutkunmuştum. Pişmanlık her yerimi sarmıştı. Haklıydı ve söylecek tek kelimem bile yoktu.
"Beomgyu'ya platonik olduğunu nereden bilebilirdim?" Savunacak tek dalım buydu, savunmaya geçmiştim. "Yapma, Soobin. Sana, Kai'nin Beomgyu'ya olan bakışlarının hep farklı olduğunu söylemiştim. Ama sen canın kardeşine melek muamelesi yapmaya devam ettin," yine haklıydı. Sanırım sussam ikimiz için de daha iyi olacaktı. Onunla kavga etmek istediğim son şey bile değildi.
"Şimdi ne yapacaksın?" Başımı eğip omuz silktiğimde ne yapacağımı ben de bilmiyordum. "Her zaman yanındayım. Fakat dediklerimi dinle biraz. Bu zamana kadar ne söylediysem doğru çıkmadı mı?" Başımı salladığımda gülümseyip kollarını açmıştı. O gülmeye devam edince ona karşılık vermiştim. Sarıldığımız da şimdi daha iyi hissediyordum. Taehyun hep bana karşı dürüst olmuştu. Hiçbir şeyi saklamamış olduğu gibi söylemişti. Ben bazen bunları görmezden gelmiş bazense umursamamıştım bile. Fakat dedikleri doğru çıkmaya devam etmişti.
"Sabah geri döneceğiz. O zaman ne yapacağımızı konuşuruz. Şimdi uyuyalım, tamam mı?"
***
Sabahın köründe uyanıp yola çıkmış ve herkes evlerine dağılmıştı. Taehyun ile birlikte benim evime gittiğimizde hala ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu. Kai'yi alıp dövemezdim ama ne yapacağımı da bilmiyordum. Taehyun'un dediklerini yapmak en mantıklısı olacaktı. Pizza siparişi vermiş yerken hala konu hakkında konuşmamıştık. İkimiz konuşmuyorduk ama öylesine açılmış olan televizyon evin içini sesiyle dolduruyordu.
"Bana kalırsa direkt onunla konuşman daha akıllıca. Ne olduysa olmuş evet ama yüzleşme için hala geç değil," kolasından bir yudum alırken söylediğine cevap olarak tepki bekliyordu benden. "Ne diyeceğim ki?" Pizzamı fare gibi kemirmeye devam ederken o düşünceli bir ifadeye bürünmüştü. "Bize anlatılanlardan anladığımızı anladık. Ama daha bir sürü şey olabilir. Bunları da Yeonjun ya da Beomgyu'dan öğrenmek yerine Kai ile konuşman daha mantıklı," dudaklarımı birbirine bastırıp kafamda dediklerini tartmıştım. Bence de dedikleri mantıklıydı.
"Peki ne zaman konuşayım?" Kendime kardeşime en uzak hissettiğim andı. Onun hakkında hep fikirlere sahip olan ben şimdi arkadaşımdan onun için fikir alıyordum. Hayat bizi nereye sürüklüyor gerçekten bilemezdik. Ama en yakınım olanın şu an bu kadar yabancı gelmesi bana en çok koyandı sanırım. O yüzden ne yapacağımı bilemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Say No | Yeonbin √
Fanfiction"Tesadüfen olduğunu düşünüyorsun ama başından beri vardın." *** Kapak tasarım; @beyzablnt