Gözlerimi rahatsız edici sesle araladım. Son zamanlarda uyuduğum en iyi uykuydu. Siren sesleri tekrar çalmaya başladığında hızla yatağımdan kalkıp pencereye yöneldim. Herkes ne olduğunu şaşırmış etrafına bakıyordu. Sağ taraftan gelen yoğun duman oldukça acıklı bir gün yaşatacak gibiydi. Deniz bile dalgalarını daha sert vuruyordu.
"Bu nasıl olur?" Annemin az duyulan telaşlı sesiyle pencereden ayrılıp merdivenlere doğru ilerledim. Sirenler susmak bilmeden sürekli çalmaya devam ediyordu. Elvie'nin yanımdaki yokluğuna artık alışmıştım, bu yüzden onun yokluğunu sorgulamaktan vazgeçtim.
"Neler oluyor?" Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Okulunuz da yangın çıkmış." Hızla televizyonun karşısına geçip çıkan habere baktım. Okul neredeyse kül olmuştu, dün gece her şey yolundaydı. "Bu nasıl olur?" Annem yanıma gelip beni kolları arasına aldı. Gözlerimi televizyon haberinden alamıyordum. "Ben sevinirsin sanıyordum." Boşluğa düşen bedenim annemin kollarına yığılırken babam destek olmak için hızla yanımıza geldi. Aynı sırada zil telaşla çalmaya başladığında annem beni babama bırakıp kapıyı açmaya gitti. "Elvie burada mı?" Başımı iki yana sallamaya başladım, televizyonda gördüğüm detay canımı yakmaya başladı. Kumandaya uzanıp görüntüyü dondurdum, zoom tuşuyla istediğim yere yakınlaştırdığımda hıçkırıklarımı tutamamıştım.
"Aptal!"
"Sen tam bir aptalsın!" Elvie okulun üst penceresinden aşağıya bakıyordu. Yangınların arasında kalmıştı. "Okula gitmek ister misin?" Oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru koştum. "Bekle beraber gidelim." Drew peşimden gelirken telaşlanan annem babamın kollarına tutundu. "Ona dikkat et." Babam artık Drew'e güveniyordu. Üzerime ceketimi geçirip bağcığı açık kalan ayakkabılarımı giydim. Kapıyı açıp arkama bakmadan koşmaya başladım.
"Ne oldu dün gece?" Drew koşarak yanıma geldiğinde ona bakmadan koşmaya devam ettim. "Cadde kalabalık olur." Elimden tutup sağa döndüğünde onunla beraber ilerledim. Herkes yangının yaşandığı yere doğru ilerliyordu. Okulun bulunduğu caddeye çıktığımızda devasa bir kalabalık ile karşılaşacağımızı biliyordum. Okulun tüm öğrencileri merakla neler olduğuna bakıyordu. "Katherina okulumuz yandı." Berry'i kenara itip demir kapıya doğru ilerledim. "Oraya giremezsin." Uzun boylu polis kollarımdan tutup geriye savurduğunda üst pencerelere bakıyordum. "Okulda birisi var mı?" Başını iki yana salladığında Berry tekrar yanıma geldi. "Elvie içeride değil. Okulun her yerine baktılar."
Dolan gözlerimi Berry'e çevirdim. Yüzünün bazı kısımları dumandan kararmıştı. Hiçbir şey söylemeden başımı sallayıp okulun arka caddesine doğru koşmaya başladım. "Nereye gidiyorsun?" Drew kolumdan tutup beni kendine çektiğinde onu itip koşmaya devam ettim. "Sana nereye dedim! Artık sakin kalıp beni dinler misin?" Gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. "Onları oyala arkadan gireceğim." Gözleri daha fazla irileştiğinde kolundan kurtulup koşmaya devam ettim. "Dediğimi yap."
"Bıktım sizden!" dediğini duymamazlığa gelerek sağa döndüm. Okulun arka caddesi ön caddesinden daha açıklıktı. Kapının önünde duran polisleri görünce olduğum yerde durup düşünmeye başladım. Okulu çevreleyen duvarlar çok yüksek sayılmazdı. Elimle kısa demir parmaklıkları tutup kendimi betonun üzerine çektim. Diğer ayağımı demir parmaklıkları birbirine bağlayan uzun demire koyup ellerim ile kendimi yukarı çektim. Sağ bacağımı demirin arkasında attım, diğerini de yavaşça geçirip ses çıkarmadan büyüyen otların arasına atlayıp birkaç saniye çömeldiğim yerde bekledim. Siren sesleri çıkardığım sesleri kendi içinde yok ediyordu. Drew'in evine doğru otların arasından yürüyüp kütüphaneye açılan kapıya geldim. Arka taraf fazla hasar görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATH
Mystery / Thriller"Seni duyabiliyorum. Sen beni anlamasan da senin içini okuyabiliyorum. Ben çok farklıyım. Benden uzak dur. Bu kitaplardan da..." Ne demek istediğini anlamaya çalıştı bir süre. Ölecekti, ölüm kitapların içinde ve o okumaya devam ettikçe onun gibi...