Erken saatte gölgesini belli eden ay gökyüzünde yerini aldığında bulutlar etrafını ona zarar gelmesini istemediği için çevrelemişti. Uzun ağaçlar soğuk havada dallarını rüzgara teslim etmiş adeta dans ettiriyorlardı. Her biri aynı yöne doğru kıvrıldığında camdan elimi uzatıp bir tanesine dokunma isteğiyle yanıp tutuştuğum sırada otomatik camın kapatıldığını fark etmiştim. Kolumu istemeden tekrar içeri çekip dikiz aynasından bakan babama göz ucuyla baktım. Camı kendi kapımın üzerindeki otomatikle açınca annemin arkasını hafif dönüp omuz üzerinden bana baktığını görmüştüm. Kolumu umutsuzca tekrar ağaçlara uzattığımda hızla yanlarından uzaklaşmaya başladık. Esen rüzgar şiddetini son birkaç saatte artırmıştı.
Umutsuzca elimi kapıya doğru indirmeye yeltendiğimde ağaçlardan uçan yapraklardan teki elimin üzerine düştüğünde hızla tutup avucumun içinde özgür kalmak için çırpınışını seyrettim.
Yeşil damarları yıllarca bu anı beklemiş gibi elimin içinde can çekişiyordu. Parmaklarımı ayırdığımda özgürlüğüne kavuşmuş bir kuş gibi havalandığında bedenimin yarısını camdan çıkarıp saçlarımın havalanmasına izin verdim. Kulaklığımın teki kulağımdan çıktığında annemin bağırışını duyabilmiştim.
"Rahat bırak kapılar kilitli bir şey olmaz."
"Yaptığı çok tehlikeli görmüyor musun?"
Cama oturup tek elimle arabanın içindeki kapıyı sıkıca tuttum. Babam biraz daha sağa yanaştığında yolun kıyısından yavaşça gitmeye başlamıştık. Annem arabanın üst penceresini açıp bedeninin yarısını dışarı çıkardığında dönüp ona baktım. Elimin duruşunu bozmamıştım. Elime değen ağaç dalıyla bakışlarımı o tarafa çevirdiğimde annem de elini ağaçlara doğru uzatmıştı.
Yüzümde beliren gülümsemem her ağaç dalına değişimde genişliyordu. Bazıları elime batsa bile umursamadan bir sonrakine değmeyi bekliyordum. Yaralarımın üzerine sarılan sargıların içine dolan hava onları unutmamam için elinden geleni yapıyordu.
Elvie, onun cezasına ortak olmuştum. Kendini neden böyle cezalandırdığını bilmeden, onunla beraber cezalandırılmıştım. Canının ne kadar yandığını elimdeki ufak yara bir kere daha sızladığında daha iyi anlıyordum. Kolumu indirip keyifsizce arabanın içine doğru süzüldüm.
Annem de benimle birlikte arabanın içerisine girdiğinde babamla birbirlerine bakışlarını kısa sürede olsa görmüştüm. Kolumu kapanan camın kıyısına dayayıp kafamı üzerine yasladım. Araba her çukura girdiğinde kafam cama vuruyordu. Bir an önce eve gidip boş boş oturmak istiyordum. Belki biraz dışarıda gezmek, belki başka şeyler. Araba yavaşladığında kulaklığımı çıkarıp orta koltuğa doğru yaklaştım.
"Neden yavaşladık?"
"İleride kaza var tatlım, kemerini bağla." Kazalar her zaman içimi acıtmıştı. Annemin dediğini itiraz etmeden yaparken koltuğun ön camı gösteren ufak kısmından kazayı görmeye çalıştım. Kısa süre sonra yavaş yavaş ilerleyen arabaların arkasından ilerlerken kazanın yanından geçmeye başlamıştık. İki araba birbirine çarpışmış bir tanesi bizim geldiğimiz yönden yan şeride geçmişti. Bariyerlerin arkasında yanında iki polisin durduğu ufak kız çocuğuna takıldı gözlerim. Elinde kanlara bulanmış oyuncak ayısıyla polislerin yanında dikiliyordu. Kolunu saçlarını geriye atmak için alnına götürdüğünde üzerindeki mavi elbisesinin kolu kan olmuştu. Elimi cama dayadığımda yanağına akan yaşı görmüştüm.
"Yardım edelim baba, lütfen."
"Tatlım biz ne yapabiliriz?"
"Anne lütfen, n'olur yardım edelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATH
Tajemnica / Thriller"Seni duyabiliyorum. Sen beni anlamasan da senin içini okuyabiliyorum. Ben çok farklıyım. Benden uzak dur. Bu kitaplardan da..." Ne demek istediğini anlamaya çalıştı bir süre. Ölecekti, ölüm kitapların içinde ve o okumaya devam ettikçe onun gibi...