KATH | 31

311 37 12
                                    

-4 SAAT ÖNCE-

"Bunu yaptığımıza inanamıyorum." Şapkamın kavisini hafif yukarı kaldırıp rahatsız edici mavi lenslerimle Drew'e baktım. "Mızmızlanma." "Demesi hoş tabi gayet güzel olmuşsun bir de bana bak." Olduğu yerde durup kollarını kenarlara doğru açtığında durup yeni imajına baktım. Komik görünüyordu ama kimse onun böyle giyineceğini tahmin etmeyeceğinden kolay olacaktı. "Saçlarımı asla sarıya boyatmamalıyım." "Bebek gibisin."

"Neden böyle gidiyoruz? Ve neden gidiyoruz?" Yağmurluğumun cebinden telefonu çıkarıp Berry'nin verdiği adrese tekrar baktım. "Böyle daha kolay olur."

"Kimden şüphe ediyorsun?"

"Şüphe etmiyorum, eminim." Kolumdan tutup olduğum yerde durdurdu. "Kim?" Derin bir nefes alıp verdim. Bunu sana nasıl söylerim Drew. "Orada görürsün biraz daha geç kalırsak sona kalacağız." Elinden kurtulup hızla tekrar yürümeye başladım. Hava güneşliydi ama gideceğimiz yer çok kuytu köşede kalıyordu. "Berry mi?" Gözlerimi devirip yoluma devam ettim. "Kerry?" "Yürü Drew." Aylar önce adıyla seslendiğim için neredeyse birbirimizi öldürmek üzereyken şimdi hiçbir şeye itiraz etmeden peşimden geliyordu. Hayat gerçekten çok tuhaftı.

"Öğrenince ne yapacağız?" Sessizliği bozan bu sefer bendim. "Hani emindin?" "Eminim ama gördüğümüzde ne yapacağız?" Elini yumruk yapıp ileriye doğru savurdu. Yan gözle ona baktığımı fark edince gülümsedi. "Yapabilir misin?" Sol elimi yumruk yapıp hızla omzuna vurdum. "Acıdı." Gülümsemem genişlerken telefondaki adrese tekrar baktım. "Oradalar." Okul servisinin arkasına doğru saklanıp ilerideki kalabalığa baktım. Neredeyse tüm okul buradaydı. "Sınıftakileri gördün mü?" Elimde sol tarafı işaret ettim. Neredeyse çoğunun saçı sarı olduğundan kabak gibi ortaya çıkmışlardı. Drew elini omzuma yaslayıp hafif sola doğru eğildi. "Planımız ne?"

"Planımız yok." Bakışları beni bulunda ben de başımı ona doğru çevirdim. "Aralarına sızalım." Yavaş adımlarla öne çıkıp kolunu omzuma attı. "Ne yapıyorsun?" "Dikkat çekmemeye çalışıyorum." "Gerçekten hiç dikkat çekmiyoruz." Kolunu indirmeden yürümeye başlayınca omzumdaki baskıyla ben de yürümeye başladım.

Büyük, halka açık bir parka benziyordu. Parkın sınırlarını çizen tel örgülerin bitiminde kocaman bir kapı ve yanında güvenlik bizi bekliyordu. "Kimlik ister mi?" "Sanmam sadece olay çıkmasın diye burada duruyor." Yaklaştıkça içeriden gelen sesler çığırından çıkıyordu. "Bekle saçım oynadı." Hızla arkamı dönüp şapkamı çıkarmadan elimi peruğumun içine soktum. Kendi saçım kenarlardan çıkıyordu. Elimle çıkan saçları tekrar peruğun içine sıkıştırıp tokasını en dipten tutturdum. Şapkamı da düzeltince hazırdım.

"Bir şerefsiz gördüm sanki." Ellerini cebine yerleştirip içeriye bakıyordu. Olduğu yere doğru baktığımda Cameron'u görmeyi beklemiyordum. Kısa süre bize bakıp tekrar yanındaki kızla ilgilenmeye başladı. "Gidelim mi?" Bileğimi tutup önden yürümeye başladı. Böyle iki sevgili gibi değil de daha çok kavga etmeye gider gibi görünüyorduk. Peşinden sürüklenmemek için adımlarımı hızlandırıp yanına geçtim. Güvenliğin yanından geçerken bakışlarımı ona doğru çevirdim. Şapkası gözlerini kapatıyordu, dudaklarının arasındaki kürdanı sol taraftan sağ tarafa doğru geçirip şapkasını biraz daha aşağı indirdiğinde Drew sağa doğru sürüklemeye başladı. "Yavaş!" "Affedersin iyi misin?" Ayağım burkuldu bahanesiyle yere eğilip arkadan güvenliğe bakmaya devam ettim. Elini belindeki jopa götürüp tekrar arkasında birleştirdi. Bu hiç hoşuma gitmemişti.

"Şuradan içecek bir şeyler alalım susadım." Başımla onaylayıp o tarafa doğru ilerlemeye başladığımda sanki herkes bize bakıyormuş gibi hissettim. "Neden herkes bize bakıyor?" "Bize bakmıyorlar bana bakıyorlar." Eline karışık meyve suyundan alıp tezgaha yaslandı. Bir eli cebinde diğerinde meyve suyu, kafasında sarı peruk, gözlerinde siyah gözlük var ama hala karizmatik duruyordu. Onun gibi elime rastgele bir bardak alıp tezgaha yaslandım. Ben yanında daha çok küçük kız kardeşi gibi duruyordum.

KATHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin