AKLA YATMAYAN BİRİNİ KALBİNE SIĞDIRMAKTIR AŞK.
"EN DERİN DENİZLERDE BOĞULA BOĞULA ÖĞRENİRSİN TEK BİR NEFESLE YAŞAMAYI"
ELBET BİR GÜN SENİNDE SONUN OLACAK.
"Sen neden intikam almak istiyorsun?" dediğin de biraz sessiz kalmıştım "öyle gerekiyor" diyerek geçiştirmiştim. Kendimi toparlayıp "mutfak nerede acaba? şu içmem gerekiyor" diye sormuştum "ben getiririm" demişti ayağa kalkarak "kendim alabilirim gerçekten" demiştim battaniyeyi üstümden itip "Merdivenlerden çıktığın da salonun solun da kalıyor orda kapı görüceksin orası" dediğin de ayağa kalkmıştım yavaşça "teşekkür ederim"
Odadan dışarı çıkıp yavaşça merdivenlerden çıkmıştım beş merdiven olmasına rağmen oldukça yorulmuştum biraz bekleyip dinlenmiştim. Biraz etrafı incelemiştim oldukça hoş bir evdi, salonun soluna doğru baktığım da mutfağın kapısını görmüştüm. Yavaş adımlarla mutfağa gidip içeri girmiştim o Jackson denen çocuk masada oturmuş başını ellerinin arasına koymuş duruyordu ve beni şuan görmüyordu. Masanın üstündeki surahiyi ve bardağı elimi almıştım başını kaldırıp bana bakmıştı sinir ve şaşkınlık vardı gözlerinde
"Senin ne işin var burda?"
demişti sinirli bir şekilde,
"Susadım"
Demiştim umursamaz bir tavırla bardakdaki suyu içip.
Sandalyesinde kalkıp bana doğru yürümüştü hızlı bir şekilde aramızda ki mesafeyi kapatıp konuşmaya başlamıştı "sen bir daha sakın o odadan dışarı adımını atmıyorsun!" demişti
"Neden?"
Diye sorarak cevap vermiştim
"Neden diye soruyor musun?"
"O adamın kızı olman yeterli bir sebep zaten!" demişti bağırarak,
"Bir daha sakın benim yaşadığım eve adımını atma!"
karşısında gözlerim dolmuştu bir şey diyemiyordum ve yeterince sinirim bozulmuştu. Nasıl bı tepki vereceğimi bilememiştim. Fazla üstüme geliyordu, o adamın kızı olmak benim suçum değildi. Hiç bir zaman onun kızı olduğunu kabul etmeyecektim. Arkasını dönüp iki üç adım atmıştı elimdeki bardağı yere fırlatarak bağırmıştım
"Yeter!"
gerçekten buna dayanamıyordum, arkası dönük bir şekilde beklemişti bir kaç saniye, arkasını dönüp hiç bir şey demeden bakmıştı öylece.
"Sanki aileni ben öldürmüşüm gibi davranmayı kes!"
demiştim bağırarak, hızla yanıma gelip aramızdaki mesafeyi kapatmıştı. İki yakamdan tutup yüzünü yüzüme yaklaştırmıstı, bakışları içimi ürpertsede ona karşı dik duruyordum icim bi o kadar burukken.
"Kes sesini."
demişti sadece sessizce, hızlıca onu ittirip kendim den uzaklastırmıştım "Bak tamam gerçekten seni çok iyi anlıyorum ama..." derken sözümü kesmişti alaycı bir gülümseme atıp "sen beni nasıl anlayacaksın ki?" demişti, hiç bir şey söylemeden gözlerinin içine bakmıstım.
Gözlerimin önüne jinyoung gelmişti o mükemmel gülümsemesiyle bana yaklaşıyordu ama sonra bir anda ortadan kaybolmuştu. Uzun zaman olmuştu onun gülüşünü görmeyeli. sandalyeyi çekip oturmuştum elirimde saç diplerimi çekiyordum çünkü basım ağrı'dan batlayacak gibiydi.
Neden bir anda böyle olmuştum hiç bir fikrim yoktu. Kulağımın dibinden gelen ses beni oldukça korkutmuştu ve sandalyeden yere düşmeme sebep olmuştu
"İyi misin?"
bir şey diyemedim yerden sadece öylece jaebum'a bakıyordum, nefes nefese kalmıştım. Vurulduğum yer fazlasıyla acımıştı. Bana doğru eğilip "üzgünüm korkutmak istememiştim, iyi misin?" demişti telaşla, ayağa kalkmak için yerden destek almamla elime cam parçası batmıştı ufak bir çığlık atıp elimi çekmiştim. Elime baktığımda fazlasıyla kaynıyordu, jaebum elimi kendine çekip bakmıştı "bekle burada bir yere kıpırdamada" dedikten sonra gitmişti, ayağa kalktıktan sonra kapıdan içeri giren Jackson'la göz göze gelmiştim elime baktıktan sonra yanımdan hızlıca mutfağın bahçeye çıkan kapısından çıkmıştı.
Jaebum elinde ufak bir çantayla yanıma gelmişti
"Elini uzat"
dediğinde elimi uzatmıştım elimi iki elinin arasına alıp ufak bir bez parçasını bastırmıştı kanın durması için. Jackson bahçe kapısından içeri girmiş tezgaha yaslanmış bizi izliyordu "başımıza iyilik meleği mi kesildin jaebum?" demişti yarım yakalama gülerek, jaebum ise duymamazlıktan geliyordu sadece. Elimi jaebum'dan çektikten sonra jaebum'a
"şu arkadaşına söyle intikam almak için beni seçmesi yanlış bir seçim olmuş"
demiştim, ben ölseydim o adam zaten zerre üzülmeyecekti. Beni önemsemiyordu ki sanki bir kızı yokmuş gibi. Önemsemesini de istemiyordum çünkü ondan her zaman nefret edecektim. İkisinin arasından hızlıca geçip mutfaktan çıkacaktım eğer Jackson kolumu tutmasaydı
"Bir an önce iyileş ve bu evden defolup git, seni bu evde görmek istemiyorum"
demişti, neden kendimi bu kadar kötü hissetmemiştim, Başına gelen bütün kötü şeyleri ben yapmışım gibi. Bakışları ve davranışları bana kötü bi insanmışım gibiydi, ama bilmiyordu bende en az onun kadar acı cekmistim bu hayatta. Bir süre nedensizce bakışmıştık sadece bakışlarımızla konuşuyor gibiydik. Kolumu hızlıca ellerinin arasından cekmistim, olabildiğince hızlı bir şekilde aşağıdaki o boş odaya dönmüştüm. Bom boş odadaki siyah deri koltuğa oturmuştum sadece yeri izliyordum ne düşündüğümü ben bile bilmiyordum. Jinyoung'la aldığımız bilekliğe baktığımda bileğimde yoktu, o bilekliğe bir şey olmamalıydı benim icin fazla değerliydi. Oturduğum yerden kalkıp yukarı çıkmıştım, mutfakta düşürme ihtimalim vardı öyle umuyordum. Mutfağa girdiğim de jackson içerdeydi elinde bir şeyle oynuyordu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.