AKLA YATMAYAN BİRİNİ KALBİNE SIĞDIRMAKTIR AŞK.
"EN DERİN DENİZLERDE BOĞULA BOĞULA ÖĞRENİRSİN TEK BİR NEFESLE YAŞAMAYI"
ELBET BİR GÜN SENİNDE SONUN OLACAK.
"Biliyorum hep aklında olduklarını, ve hep orda kalacaklar bununla yaşamak zorundasın jackson" demiştim, sıkıca tuttuğu elimi yavaşça bırakmıştı gözlerimin içine bakıp. Gözünden akan yaşları hızla silip geri doğru iki üç adım atmıştı.
"Sen burada giyin bunları ben banyoda giyinirim" demişti hızlıca, odadan çıkana kadar onu izlemiştim. Kapıya doğru ilerleyip kapıyı kapatmıştım yavaşça, kitledikten sonra üstümü değiştirmeye başlamıştım. Dizimin biraz üstüne gelen siyah bir şort vermişti ve oldukça bol gelen siyah bir tişört, hosuma gitmişti bol giyinmeyi seven biriydim. Şortun iplerini sıkıca bağlamıştım.
Işlak olan kıyafetlerimi alıp banyoya doğru ilerlemiştim kapısı hafif aralıklıydı tam içeri girecekken jackson'ın sesi gelmişti
"jaebum şu kızı güzel bi dille gönder burdan lütfen ben yapamam biliyorsun"
"Tamam jackson halledeceğim, merak etme" demişti jaebum, benden mi bahsediyorlar dı? Arkamdan ses gelmesiyle irkilmiştim "sen kapımı dinliyorsun?" diyen mi-cha'yla göz göze gelmiştim, iki üç merdiven daha çıktıktan sonra yanıma gelmişti hesap sorar bir şekilde. Kapının açılma sesini duyunca o yöne doğru baktığımda jackson'la göz göze gelmiştim. Mi-cha jackson'ı görür görmez eliyle beni gösterip "bu kız gizlice sizi dinliyordu" demişti, derin bir nefes alıp vermiştim "öyle bir şey yapmıyordum!" demiştim sinirle bakan gözlerle, bu kız beni oldukça sinir ediyordu, "gördüm seni bas baya kapı dinliyordun" demişti gıcık bir tavır alıp, jackson'a dönüp "ben öyle bir şey yapmıyordum' sadece kıyafe..." daha diyeceklerimi bitirmeden jackson sözümü keşmişti "yeter duymak istemiyorum ikinizde aşağı inin!" demişti ani bir tavırla.
Jackson'ın gözlerine kısa bir süre baktıktan sonra arkamı dönüp mi-cha'ya hafif omuz atıp yanından geçmiştim. Onların gözünden laf dinleyen biri olarak görünmek istememiştim konuşmama bile fırsat vermemişti jackson. Asağı inip kendimi koltuğun üstüne atmıştım, sakin kalmaya çalışıyordum ama o kızı gördükçe pek mümkün olmuyordu. Jaebum önden asağı inip yanıma oturmuştu, mi-cha jackson'ın koluna girmiş asağı iniyorlardı "bitanem gerçekten gözlerimle gördüm kapıya doğru eğilmiş sizi dinliyordu" demişti, gözlerimi sıkıca kapatıp derin bi nefes almıştım, resmen yalan konuşuyordu.
Hızla ayağa kalkıp mi-cha'nın üzerine doğru yürümüştüm "derdin ne senin? Böyle yalan söyleyerek jackson'a yaranabileceğini mi zannediyorsun!" derken sesim bayağı yüksek çıkmıştı mi-cha bana doğru bir adım atıp "ne diyorsun sen be!" diyerek bağırmıştı "kesin sesinizi artık!" diyerek araya giren yine jackson olmuştu jackson'a dönüp "daha beni dinlemeden suçluyorsunuz!" demiştim "kimseyi suçladığım falan yok!" diyerek karşılık vermişti.
Jaebum "mi-cha bizim biraz konuşmamız lazım" dedikten sonra bileğimi kavrayıp hızla evden çıkarmıştı mi-cha bişeyler söylensede jaebum pek dinliyor gibi değildi. Evden çıkınca kapıyı hızla kapatmıştı jaebum. Jackson'a dönünce göz göze gelmiştik
"beni dinlemedin bile jackson, ben sadece kiyafetlerimi bırakmak için banyoya girecektim o an ikinizin konuştuğunuzu duyunca geri dönecektim ama o sırada mi-cha geldi"
demiştim hızla konuşarak, jackson sakin bir şekilde beni dinliyordu "biliyorum bizi dinlemediğini sadece mi-cha'nın abartmaları" demişti üzerimden bir yük kalkmış gibiydi "kendime kahve yapacağım ister misin?" diye sormuştu başımı sallayıp "olur" demiştim.
Mutfağa geçtiğimizde jackson kahveleri hazırlıyordu, bende masanın üzerindeki tabakları topluyordum. Masayı toplarken jackson'ın durup beni izlediğini fark ettim ona doğru döndüğümde "bir sorun mu var?" diye sormuştum "hayır yok"diyerek başını sallamıştı elimle kahve makinesini gösterip "emin misin kahve Makinesi ötüyorda" dedikten sonra hızla makineye bakmıştı, panikleyip kahve makinesini kapatıp içindeki kahveyi almıştı tezgahın üzerine bırakıp dolaptan bardakları çıkarıp kahveleri özenle bardağa boşaltmıştı.
Bardakları eline alıp bana dönmüştü kahveleri göşterip "kahveler hazır, bahçede içmeye ne dersin?" demişti gülümseyip başımı sallamıştım. Önden bahçeye çıktığında koltuğa oturmuştu onu takip edip yanına oturmuştum elindeki kahveyi bana doğru uzatmıştı kibarca alıp "teşekkür ederim" demiştim.
Gözlerimi jackson'dan ayırıp gökyüzüne dönmüştüm, bulutlar huzur vericiydi. Yavaşça jackson'a dönmüştüm gözlerine bakmıştım aynı şekilde gökyüzünü izliyordu, gözleri gökyüzü kadar huzur vericiydi bulutlar kadar göz alıcı. Bana doğru bakacağını anlayınca başımı gökyüzüne çevirip izlemeye başlamıştım bu seferde jackson beni izliyordu. Kahvemden bir yudum alıp gökyüzüne dönmüştüm tekrardan, "gökyüzü gibi gök yüzün var" demişti yavaşça jackson'a dönmüştüm gözlerimi gözlerine kenetlemiş anlamsız şekilde bakıyordum "anlamadım?" demiştim sorar gözlerle bakıp.
Hafifi şekilde gülümsediğinde gözleri kısılmıştı "gökyüzü diyorum sencede mükemmel değil mi?" demişti hafif şekilde gülümsemiştim, eğer gökyüzünü gibi olan gözlerinden bahsediyorsak gerçekten mükemmeldi, gözlerinin içi gün batımı gibi göz alıcıydı. Bi anda afallayıp kendimi gözlerine kaptırdığımı fark etmiştim, neden böyle şeyler düşünüyordum ben şimdi?
Jackson'a baktığımda hala gözleri gözlerimdeydi, hızla önüme doğru dönmüştüm. Kahvemden bir yudum alıp başımı öne eğip elimdeki bardakla oynamaya başlamıştım "demin banyoda jaebum'a kimden bahsediyordun?" demiştim ona bakmadan "mi-cha'ya güvenmeliymişim gerçektende bizi dinlemişsin" dediğinde yavaşça bakışlarımı jackson'a çevirmiştim sırıtarak bana bakışından şaka yaptığını anlamıştım "tamam dövecekmiş gibi bakma şaka yaptım sadece" demişti hafif gülümsemiştim
"Peki neden mi-cha'ya inanmak yerine bana inandın?"
"Çünkü mi-cha'yı tanıyorum"
"ama beni tanımıyorsun"
"Tanımadığımı nerden cıkartın?" demesiyle şaşkınca jackson'a bakıp kalmıştım ne demek oluyordu yani bu şimdi?
"Ne demek istiyorsun?" Demiştim
"Yani söyle seni kaçırmadan önce seni biraz araştırmıştım ve bazende takip ediyordum, mesela sürekli aynı saate gidip ağladığın o deniz kenarı ve sürekli siyah giyindiğini de biliyorum"
dudaklarımı hafif aralamış şaşkınca onu dinliyordum bir şey diyemeden bakıp kalmıştım.
"Sadece bunları biliyorsun, içimi bilmiyorsun neler yaşadığımı bilmiyorsun"
"Bilmesemde anlayabiliyorum hissedebiliyorum, çünkü ikimizde aynıyız"
"İlk başta sana bunu anlatmaya çalısıyordum ama intikam almaktan başka bir şey düşünmediğin için beni anlamıyordun"
"Haklısın anlamam biraz geç oldu ve seni öldürmeye çalıştığım için kendime hala inanamıyorum"
demişti hafifçe gülümsediğimde jackson'da gülümseyip karşılık vermişti.
BÖLÜM SONU. Oy vermeyi ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.