~10~

73 5 11
                                    

Gözlerimi gezdirdiğimde jackson'a denk gelmiştim omun bahçede olduğu tamamen unutmuştum, çiçeklere şu veriyordu yavaş ve kibar bir şekilde. Onun suan ki huzurunu bozmaya hakkım yoktu, bir an önce içeri girmeliydim ki o an gözlerimiz buluşmuştu.

İlkten anlamsız baksada gözlerini nefret bulamıştı her zaman ki gibi ve adımlarını bana doğru atıyordu.
Yanıma geldikten sonra hızını bozmamıştı bileğimden kavrayıp sertçe peşinden sürüklemişti, arkasından yetişmeye çalışsam da olmuyordu "napıyorsun? canım yanıyor!" demiştim bağırarak bileğimi ondan kurtarmaya çalışsam sa imkansızdı. Evin kapısına geldiğimizde kapıyı sinirli bir şekilde açıp beni sertçe yere itmişti "seni artık bu evde görmeye tahammülüm yok!" sesi oldukça yüksek çıkmıştı, ona hak veriyordum bana olan nefreti bana olan kinini oldukça iyi anlıyordum. Bende kendimden nefret ediyordum.

Yerde öylece durup bir şey demeden gözlerinde ki acıya bakmıştım, canı yanıyordu her halinden belliydi. Jaebum Arkadan "jackson napıyorsun!" diye bağırıp yanımıza gelmişti jackson hızla ona dönüp "şakın jaebum bu sefer karışma!" demişti net bir şekilde.

Ayağa zor bela kalkıp ikisinin karşısına geçmiştim gözlerim dolu bir şekilde. Kendimi toparlayıp

"bende senin benden nefret ettiğin kadar kendimden nefret ediyorum, o adamı kızı olduğum ve böyle bir hayat yaşadığımın için nefret ediyorum. Benden sevdiğim çocuğu aldığı için ona olan nefretim hiç bir zaman geçmeyecek tıpkı senin gibi ama ben seçmedim onun benim babam olmasını ben seçmedim" 

demiştim en sonra zorla yutkunarak göz yaşlarım akmıştı sessizce sadece. Onlara arkamı dönüp bahçenin kapısına doğru yürümüştüm, bir daha karşısına çıkmayacaktım. Hafif topallamıştım çünkü dikişlerim acıyordu bunu elimden geldiğince belli etirmemeye çalışıyordum.

Kapıyı açıp çıkmıştım dışarıya, onların beni görmeyeceği şekilde duvara yaslanmıştım. Bağıra bağıra ağlamak istiyordum.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum sadece bilmediğim sokakta öylece yürüyordum ve hava soğuktu. Üstümde ki tek tişörtle üşüyordum.
En sonunda bir bank bulup oturmuştum yanımda ne telefonum ne param vardı hiç bir şeyim yoktu. Nereye gideceğimi kime gideceğimi bilmiyordum, kimsem yoktu. O eve geri dönemezdim bunu hiç istemiyordum. Kendime temiz bir sayfa açacaktım bunu nasıl yapacaktım bilmiyordum ama yaşadığım hayatı sürdürmek istemiyordum. Belki de ilk olarak bir iş bulmam gerekiyordu beni bu halde alan olursa tabi.

Bir hafta sonra...

O gün yolda yürürken bir markette iş ilanı görmüstüm, hemen gidip başvurmuştum alınmak içim birazda dil dökmüştüm. İşe alınmıştım ve buna fazlasıyla sevinmiştim. Calışmaya başlayalı bir hafta olmuştu kendime bir kaç parça kıyafett almıştım. Kendime bir ev alacak param olmasıda marketin deposunda kalıyordum şimdilik.

Her gün dua ediyordum o lanet baba olacak adamı bir yerde görmemek için.

Beni arıyormuydu hiç bir fikrim yoktu, fazla önemsemiyordum. Her şeye yeni bir başlangıç yapmıştım artık mutlu bir insan olmak için çabalayacaktım. Her ne kadar kaderim böyle olsada mutlu olmak biraz insanın kendi elindeydi, bunu başarabileceğime inanıyordum.

Biraz bir şeyler yiyip molama ara vermiştim, kasaya gelen müşteriye Güler yüzle "hoş geldiniz" demiştim aldığı ürünleri kasadan geçirip "o, iseul!" demişti şaşkınlıkla karşımdaki kişiye bakmıştım bu yüzü tanımıyordum, "ben ilk okuldan min min bana hep böyle derdin hatırlıyor musun?" dediğinde soka uğramıştım beni nasıl tanımıştı? Mutlu da olmuştum cok uzun zaman olmuştu ilk okulda tek sevdiğim arkadaşım oydu sanırım, "wuah, çok güzelleşmişsin min min" demiştim hala şaşkınlıkla bakıp gerçekten baya güzelleşmişti, "ne yani önceden değilmiydim?" demişti üzülmüş gibi yapıp "hayır güzeldin ama biraz.."
derken sözümü kesmişti "biliyorum biliyorum baya pasaklıydım" dedikten anda gülmeye başlamıştı bende gülüşüne eşlik ediyordum.

SON İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin