Tanımadığım kişiyle göz göze geldiğimde geri doğru iki üç adım atmıştım, kapıyı sonuna kadar açıp içeri girmişti "sanırım buralarda saklanan birileri varmış" diyerek yanıma atmıştı adımlarını, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Elindeki silahı iyice kavraması dikkatimi cekmişti "ah ne yapacağız yüzümüde gördün artık beni tanıyorsun" demişti aramızdaki mesafeyi kapatıp, bense hiç birsey diyemiyordum karşısında "beni polise falan vermezsin değil mi bakıyım..." dedikten sonra silahını yüzümde gezdirmişti "söz dinler birine benziyorsun, yoksa arkamda iz bırakmamalımıyım hmm sence hangisi?" demişti fazla rahatsız edici konuşuyordu.
Elimdeki silahı iyice kavrayıp başına dayamıştım "bence diyorum burdan bi an önce gitsen iyi olacak" demiştim kendimden emin bir şekilde. Biraz korksam da belli etmemeye çalışıyordum "bana meydan mı okuyorsun?" demişti gülerek "hayır meydan okumuyorum senin için iyi olanı söylüyorum" dedikten sonra devam etmiştim "gitmene izin vermelimiyim yoksa seni şuracıkta öldürmelimiyim hmm sence hangisi?" demiştim keskin bir ses tonuyla. Tabi ki onu vuramazdım öldüremezdim sadece rol yapıyordum. Hiç beklemediğim bir halde vurulduğum yere hızla tekme atmıştı, sanırım canım bedenimden çıkıp gitmişti.
Elimdeki silah yere düştükten sonra acıya dayanamayıp dizlerimin üstüne düşmüştüm, fazlasıyla canım acıyordu.
Nefes almaktan oldukça zorlanıyordum, iki elimle yaramı tuttuğumda ıslaklık hissetmiştim baktığımda kanıyordu. o çocuk yine konuşmuştu "bana meydan okuyanların çoğunun öldüğünü biliyor muydun?" demişti silahı bana doğru tutup. Suan acıdan ölüyordum zaten sadece acımı dindirmiş olacaktın.
Tetiği çektiğinde gözlerinin içine bakmıştım, başımı asağı doğru eğmiştim dişlerimi sıkıp, canım yanıyordu.
Ardından tanıdık bir ses gelmişti "o silahını yere bırak mark tuan!" başımı yukarı kaldırıp bakmıştım bu jackson'dı elindeki silah cocuğun kafasındaydı, cocuğa baktığımda sadece sırıtıyordu ve arkasına bakmadan konuşmuştu "ah jackson silahı bırakmasam da beni öldüremeyeceğini biliyoruz" demişti cocuk hala bana dönük konuşuyordu jackson'sa arkasındaydı "bir saniye bile düşünmeden seni öldürürüm hiç süphen olmasın" demişti jackson.
O cocuk tekrardan konuşmuştu "sen kimseyi öldüremezsin jackson tek bir kişi hariç" demişti, kim di bu cocuk jacksonı nerden tanıyordu.
Gözlerimi karsımdaki çocuğa cevirip "yanılıyorsun, beni vurdu" demiştim jackson'a baktığımda göz göze gelmiştik. Zorla da olsa konuşabilmiştim bu acıya daha fazla dayanamayacaktım, jackson anlamış olacak ki gözlerini kısıp anlamsız bir şekilde bana bakmıştı.
Jackson hızlı bir şekilde "ya burdan bi an önce git yada seni öldürücem" demişti, mark denen çocuk iki elini havaya kaldırıp "pekala öyle olsun gidiyorum" demişti ve ardından çıkmıştı hızlı adımlarla odadan dışarı.
Jackson onu gidene kadar izlemişti, yavaşça bana dönüp yanıma gelmişti dizlerinin üstüne oturup elini yarama doğru götürmüştü "ne yaptı sana?" diye sormuştu "sanırım güzel bi tekme yedim ve dikişlerim açıldı" demiştim zorla konuşsamda "kahretsin" demişti fısıldayarak "kalk çabuk" demişti koluma girerek "sanırım kalkamıyorum çünkü hiç güçüm yok"demiştim duraksayarak nefes almakta zorlanıyordum ve başım dönüyordu.
En son olarak beni kucağına aldığını hatırlıyordum gerisi karanlıktı benim icin sadece.
Gözlerimi açtığımda etraf bulanıktı pek bir şey göremiyordum, gözlerimi kapatıp biraz beklemiştim gözlerimi açtığımda etrafı net görüyordum bu sefer, salondaki kanepede yatıyordum etrafa baktığımda kimse yoktu nereye gitmişlerdi? Aklıma jaebum geldiğinde koltuktan güç alıp ayağa kalkmıştım, umarım ona kötü bir şey olmamıştır. Mutfağa doğru küçük adımlar atmıştım kapısının önünde dikilip içeri bakmıştım görüşüme ilk jackson girmişti elleri kanlar içindeydi şaşkınlıkla ona bakıyordum, yerde yatan jaebum dikkatimi cekmisti kanlar içindeydi, ölmüşmüydü?
Jackson'la göz göze gelip bir birimize bakmıştım, nasıl bakmam gerektiğini bilmiyordum korkmuş muydum onun ölme ihtimalini düşününce? Tanımasamda jaebum benim hayatımı kurtarmıştı hem kötü birine benzemiyordu ölsün istemezdim.
İçeri doğru iki üç adım atmıştım jaebum gözleri hala kapalıydı kısık bi sesle "jaebum?" diye seslenmiştim, gözlerimi jacksona'a çevirip "o, öldü mü?"diye sormuştum jackson gözlerini jaebum'a doğru çevirmişti, bense jackson'a bakıyordum bir cevap vermesi için, "ölmek için fazla yakışıklıyım"demişti jaebum, gözlerimi açıp ona bakmıştım bir an şaşkınlıkla. Gerçekten ölmemisti, buna sevinmiştim. Ben şaşkınlık ve sevincle ona bakarken o elini jacksona uzatmıştı jackson'da jaebum'un elini güzelce kavrayıp kendine cekmisti ayağa kalkabilmesi için.Ben Jaebum'u izlerken boş bir surat ifadesiyle oda bana gülüyordu sadece, "yaralandın mı?" diye sorduğumda "omzumdan küçük bir sıyırık sadece" demişti onun icin küçük bir sıyırıkmıydı bu kadar kan akarken? "Emin misin?" diye sormuştum "merak etme doktor arkadasım burdaydı az önce dikiş attı omzuma ve senin açılan yaranada" demişti gülümseyerek, bir anda bunun kimin yaptığı aklıma gelmişti niye böyle bir şey yapmışlardı ikisinde bakarak "kim di o adamlar?" diye sormuştum jackson araya girip "ikiniz de üstünüzü değiştirin bir an önce, kan görmekten nefret ediyorum!" demişti net ses tonuyla ama yorgun görünüyordu. Kapıya doğru giderken arkasından seslenmiştim "giyecek bir şeyim mi var sanki" desemde beni umursamışa benzemiyordu. İçeri doğru geçerken jaebum "kendini iyi hissediyor musun?" diye sormuştu ona baktığım da "bilmiyorum aslında bir şey hissedemiyorum sanırım" demiştim, acıdan ve hüzünden başka bir şey hissedemiyordum çünkü diğer duyguların nasıl bir şey olduğunu pek bilmiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON İNTİKAM
FanfictionAKLA YATMAYAN BİRİNİ KALBİNE SIĞDIRMAKTIR AŞK. "EN DERİN DENİZLERDE BOĞULA BOĞULA ÖĞRENİRSİN TEK BİR NEFESLE YAŞAMAYI" ELBET BİR GÜN SENİNDE SONUN OLACAK.