Amiyâne - 1

145K 3.3K 1K
                                    

Kadın olmak nedir? Kadın olarak yaşamak nedir? Ayaklarınıza bağlanmış külçelerle yaşamak mı?  Ağzını açıp 'A' desen yadırganmak değil mi? Hep böyle olmamış mı? Kadın ağlamış haksız, kadın gülmüş haksız, kadın düşmüş haksız, kadın düşürülmüş haksız.

Suratıma serçe çarpıp beni yere düşüren bu tokatta suçlu bulunduğumu bağırmıyor muydu babam? Halbuki tek suçum geç saatte çıkmaktı kütüphaneden. Burada suçlu ara sokaklardaki evimiz değil, hadsizce bana bakan erkeklerde değil, bana yaklaşıp önüme geçen erkeklerde değil, o saatte babamın başı dik dursun, avukat olarak geleyim yanına diye geç saatlere kadar ders çalışan bende miydi?

Üç ay, koskocaman 92 gün laf gelir diye evden çıkarılmadığım, okula yollanmadığım, tek gördüğüm ışığın evin pencerelerinden sızan güneş olduğu 92 gün.

Okul dedim babam, gideyim. Yine suçlanıp, aşağılanıp yanaklarıma çarptı sert, nasırlı parmakları. Annem eliyle ağzını kapatmış bıkmışcasına bakıyordu bana. Dur demişti ama ben yoruldum bu küçük evin içinde anne. Kadınlığımın elimden alındığının 92. gününde  de çok yoruldun anne.

"Kalk git gözümün önünden." diye haykırdı babam. Akan göz yaşlarımı silmeye mecalim yoktu. Aşındırmıştı artık yanklarımı ama ben bitmiştim.

"Ne kadar?" diye sordum babamın koyu gözlerinin içine bakarak. "Daha ne kadar tutacaksın beni evde!"

"Neriman al şu kızını önümden." diye beni kale almadan anneme söylediğinde annem koşarak geldi ve beni çekiştirmeye başladı.

"Yeter artık!" diye haykırdım annemden çektim kendimi. "Bırakın beni!" diye kısılan sesimle beğırdığımda babam üzerime yürüdü. O sırada Göktuğ  Abim yanıma gelip beni tüm gücüyle çekip odadan çıkardı.

"Sakin ol!" diye boğuk bir sesle sardı kollarını bana. "Sakin ol abim az kaldı." dediğinde beni bu evde tek anlayan abime iyice sokuldum.

4 erkek çocuktan sonra ablam Kainat doğmuştu, o ailenin göz bebeğiydi. İşletme okuyup babamın torpiliyle gitmişti bir işe, ayakta alkışlanırdı o. Ben ise evin ikinci kızı, görünmeziydim. Herkes vardı ama ben Kumru Yakar yoktu.

En büyük abim Gökhan evliydi onun içinde var sayılmazdım. Eve geldiğinde beni sormazdı bile hep ağzından Kainat ve en küçüğümüz Kumsal'ı sorardı. Onun bir küçüğü naif yürekli abim Göktuğ her gün, her gün beni sarar sarmalardı. Babamdan beni tek o korurdu. Göktuğ abimin küçüğü olan Görkem evimizin neşesiydi ama bana karşı öyle değildi. O günden sonra benim adımı ağzına aldığını hatırlamıyorum. Birde Gökber abim vardı. O da evin en agrasif ve en küçük erkek çocuğuydu. Gökhan Abim kadar o da pek adımı ağzına almaz şayet almışsa sonu küfürle biterdi.

"Abi götür beni, götür yalvarırım götür." diye bağırırken beni odama çekti. Yüzümü avuçları içine alıp sakinleşmemi istedi.

"Kumru dinle, bak ne diyeceğim abim." dediğinde burnumu çekerek nefesimi düzene sokmaya çabaladım. "Bu evde böyle yaşayamazsın." dedi ve saçlarımı okşadı. "Benim patronumu biliyorsun." dediğinde kafa salladım, bir nebze sakinleşmiştim. "Onun oğlu var; Kerim Ali. Oğlan biraz deli ama bizden daha iyi bakar sana." dediğinde dudaklarım aralandı.

"Ne?" dedim boğuk bir sesle.

"Geçen konuştu benimle Hakan Bey, oğlunun biraz sorunları var. Pek konuşkan değil insanlarla muhattap olmuyor herhalde tam bilmiyorum. Onu evlendirmek istiyor." dedi ve saçlarımı okşadı. "Aklıma sen geldin Kumru'm. Bende yakında gidicem bu evden. Seni babamla bırakamam." dediğinde abimin nişanlı olduğunu hatırladım. O giderse yine yapayanlız kalırdım.

AmiyâneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin