~
Hayatımın düzeldiğini bildiğim yerdeydim. Koparılan parçaları yerine koyamasam da daha güzel parçalara yer açmış tek tek onları dizmiştim. Yaşadıklarımdan kimi sorumlu tutacağımı bilmiyordum. Herkesin bir açıklaması vardı. Herkes kendini haklı görüyordu. Hakkını arayan herkes fazlasını alıp hakkımı yemişti. Benim ise hakkımı aramam söz konusu bile değildi.
"Yemeğini ye artık." diye Kerim Ali'nin sesini işitmemle irkildim.
"Şey... evet yiyeceğim." diyerek çatalımı batırdığım patatesi öylece beklettim. Canım bir şey yemek istemiyordu.
"Kimse seni hiçbir şey için zorlayamaz." dediğinde tekrar Kerim Ali'ye döndüm. "Kendini suçlu bulmaktan vazgeç."
"Aksine..."diyerek nefes aldım. "Hakkım yendiği için kırgınım herkese."
"Geçmişi değiştiremem amam geleceğine yön vereceğim." dediğin içimde ateş almış geçmişim bir anda söndü. Umut yeşerirken tekrar yüzümde gülümsemeye engel olamadım.
"Teşekkür ederim." dediğimde kafa salladı ve bitirdiği yemek tabağını alıp masan kalktı ve tezgaha koydu. Mutfaktan çıkacağını düşünürken yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Elimde öylece sallanan çatalı çekip patatesi ağzıma yaklaştırdı. "Kendim yiyebilirim." dediğimde gözlerini devirdi.
"Görüyorum, aynen öyle yersin." diyerek açmam için çatalı salladı. Dediği gibi yapıp ağzımı açtım ve patatesi yedirmesine izin verdim. Diğer patates dilimine uzanırken onu engellemek istemedim.
Tüm tabağı bana yavaş ve nazikçe yedirmesine izin verdim. Bana kalsaydı asla yemeyecektim. O da bunu biliyordu ve sabırla yedirdi tüm tabağı bana.
"İkinci tabağı de yersin bence." diyerek gözlerini kısınca kafamı olumsuzca salladım.
"Hayır, doydum." dediğimde kafa sallayıp yerinden kalktı.
"Bence de doy, biraz daha yersen patatese döneceksin." dediğinde gözlerini deviren taraf bu sefer bendim.
"Abartma." diyerek bende kalkıp tabağı tezgaha bıraktım. Arkamdan gelip kollarını belime sarıp beni havaya kaldırdı. "Dur, Ali." diyerek çırpınmaya başlayınca beni kendine çevirdi.
"Bir daha desene." dediğinde afalladım.
"Ne?"
"Bir daha söyle."
"Neyi 'Dur' mu diyeyim?" Beni biraz daha havaya kaldırınca kollarımı boynuna sarıp daha fazla kaldırmasını engellemek istedim ama bu onunla daha fazla yakın mesafede olmamızı sağlamıştı.
"Kumru!" diye içten bir sesle konuşunca gülümsedim.
"Ali!" Gözleri bana her şeyden daha güzel göründü o an. Kahverengi gözlerinde kayboldum, sanki denizin maviliği de vardı, bir ağacın yeşilliği de. Her şey orada gizli gibi geldi. Zaman dursun ve ben gözlerde takılı kalayım istedim. Acımı dindirecek, geçmişimi unutturacak tek şey gibi geldi bana. İlaç gibiydi gözleri.
Gözleri hafifçe kısılırken bakışları gözlerimden dudaklarıma indi. Bir kaç saniye öyle bakıp dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Gözlerim onun verdiği hissiyatla kapanırken kendimi ona teslim etmiş gibiydim.
Öpüşmemizi bozan o an kendini benden çekmesi oldu. Burnunun kanadığı sandım ilk an da ama öyle değildi. Yüzünde hafif bir memnuniyetle bıraktı beni yere.
"Bugün evde biraz yalnız kalsan sorun olmaz değil mi?" dediğinde şaşırdım. 1 haftadır hep evdeydi ve ben bundan şikayetçi değildi.
"Nereye?" dediğimde tamamen ayrılmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amiyâne
Romansa"Nefes aldım, herkesin suçu için ben nefes aldım." dedim ve gözlerimi açıp onun katı yüzüne baktım. "Ben sadece o cehennem evden kurtulmak için evleniyorum, bana aynı hayatı yaşatacaksan eğer bırak!" "Ben bir kadına vurmam." dediği anda kapı açıldı...