~
Karnım artık hareketlerimi iyice kısıtlamış olduğum yerden kalkmak bile çok yorar olmuştu. Belirginleşmeyi geçmiş artık kocaman bir daire oluşturmuştu karnım. Sürekli acıkıyordum, yedikçe yiyesim geliyordu. Normalde aldığım iki lokma bile bana yetebilecek gibi biriydim. Elimdeki çatalı son makarnaya saplarken bile zevk alıyordum.
"Kurbağa, seni burada bulacağımı biliyordum." diyerek mutfağa girdi, ona doğru döndüm. "Evlatlarım doydunuz mu?" diyerek tam önüme gelip karnımı sevdi.
"Doydular, çok şükür." diyerek gözlerimi devirdim. Yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Bir süredir kendi evimizde kalıyorduk. Bana yardım etmesi için bir kadını işe almıştık. Hem benimle kalıyor, hem de kısıtlı hareketlerim yüzünden yapamadığım işleri yapıyordu. Annem normalde yardım ederdi ama o, Melih için Belçika'ya gitmişti. Nedenini tam bilmiyordum ama sürekli arıyordu. Sormak istememiştim çünkü Melih'le ilgili bir bilgiyi de duymak istemiyordum. Annemin oradaki hayatı da biraz yoğun geçiyor olmalıydı. Hakan babamla Kerim arasında ne oldu bilmiyordum ama geldiğimiz günden beridir onu görmemiştim. Arada hatırını sormak için arıyordum ve bir dakikayı geçmeyen konuşmalar yapıyorduk. Merak ediyordum ama o konuyu asla açmıyordum.
"Bugün nereye gidiyoruz biliyorsun değil mi?" diyerek yarım ağız güldü. O an bende gülümsedim. iki haftada bir kontrole gidiyorduk ama bir türlü cinsiyeti öğrenememiştik. Bugün 6. ayı dolduruyordum ve öğrenebilmeyi umuyordum. Tek yumurta ikizleri olduğu için birini görünce diğeri de aynı olacağını söylemişti doktor ama biz daha görememiştik.
"Evet, heyecanlıyım." dediğimde karnımı sevdi.
"Evlatlarım artık bize cinsiyetinizi söyleseniz de anneniz her şeyi turuncu almayı bıraksa." dediğinde şakadan bir sinirle onu omuzundan ittim.
"Ben turuncuyu seviyorum."
"Umarım bir portakal doğurursun o zaman." diyerek gözlerini devirdi.
"Ben küçük Kerimler doğuracağım." diye fısıldadığımda gözlerini gözlerime çevirdi. Yüzünde minnettar bir ifadeyle bakıp uzanıp dudaklarıma bir buse bıraktı.
"Kumrular, Kerimler olsun. Senden bir parça olsun." dediğinde aynı ifadeyle ben baktım. Hayran oluyordum o her konuştuğunda, son zamanlarda iş yerine geç gidip erken geliyordu ve sürekli yanımdaydı. Ona daha da bağlanıyordum. Onsuz dakikalarda tek yaptığım boş boş durup beklemek oluyordu. "Neyse sen ağlamadan kalk hazırlan." diyerek bir anda benden geri çekilip sandalyeye yaslandı. O anda onun zaten hazırlanmış olduğunu fark ettim.
"Tamam." diyerek masandan destek alarak kalktım. "Kaçma bekle beni aslanım." diyerek göz kırptığımda güldü. Bu onun yapacağı bir hareketti ama benim yapmam onu güldürmüştü.
"Aslanın seni kıtlama yapar yer." diyerek ayağa kalkınca hızlı adımlarla mutfaktan çıktım. O sırada merdivende elinde bezle gelen Derya'yı gördüm. 22 yaşındaydı liseyi bitirdikten sonra okuma fırsatı olmamıştı ve İstanbul'un zor şartları üzerine hayatta kalmaya çabalarken cv'sini bıraktığı bir temizlik şirketi onu bize yönlendirmesiyle tanışmıştık. Elinden her iş geliyordu ve bana gerçekten destek oluyordu.
"Kumru abla bir şey mi isteyecektin?" dediğinde kafamı olumsuzca salladım.
"Yok, biz çıkacağız şimdi." diyerek merdiveni bir tane çıkıp ona tekrar döndüm. "Sende takıl evde pek bir iş yok zaten." dediğimde gülümsedi.
"Teşekkürler." ona istediği gibi davranmasını söylüyordum. Burayı evi gibi benimserse her şey ikimiz için de kolay olurdu.
Üzerime rahat bir elbise giyip Kerim Ali'nin yanına indiğimde onu kapının önünde elinde benim çantamla beklerken buldum. Bu hareketi bile o kadar tatlı gelmişti ki. Heyecanından bekleyemiyordu. Beni görünce gülümsedi ve kapıyı açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amiyâne
Romance"Nefes aldım, herkesin suçu için ben nefes aldım." dedim ve gözlerimi açıp onun katı yüzüne baktım. "Ben sadece o cehennem evden kurtulmak için evleniyorum, bana aynı hayatı yaşatacaksan eğer bırak!" "Ben bir kadına vurmam." dediği anda kapı açıldı...