~Utanıyor muydum yoksa korkuyor muydum? Beynimde dönüp duran Kerim Ali'nin beni böyle kabul edip etmeyeceğiydi. İçimde büyük bir korku beni alıp gitse de o farklı, o çok farklı diye kendimi avutuyordum. Gözlerine bakmaya cesaretim yoktu. Bazı gerçeklerin canımı yakmasına engel olamıyordum.
"Kumru..." diyerek iç çektiğinde tüm vücudum kasıldı. "Canını yaktım mı?" ona bakmaya korkan gözlerim onu buldu.
"Ne?"
"Sana dokunduğumda canın yandı mı?" şaşkınca iç çekip yüzümde buruk bir tebessüm oluşturdum.
"Sen her şeyi unutturdun bana." İç çekip gözlerini gözlerime dikti.
"Gidelim, yarın Antalya'ya gidelim." derin bir nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalıştı. "Buradan uzaklaşmak ikimize de iyi gelecek." dedikten sonra bir süre gözlerime baktı ama ben tek kelime edemedim. Benim buradan değil geçmişimden uzaklaşmaya ihtiyacım vardı. Bunu da en çok Kerim Ali yapıyordu zaten. Onunlayken geçmiş hatırlamıyordum. O bana nefes oluyordu.
"Bana en iyi gelen şey..." diyerek ona doğru uzandım. "Sensin Ali." diyerek göğsüne başımı yaslayıp beni sarmasına izin verdim. Her gün sardığından daha sıkı sardı kollarımı. Onun kollarda kaybolmak istedim, onun kokusunu içime çekerken daha iyisi olmaz dedim kendi kendime. Kerim Ali'den daha iyi hiçbir şey gelmez bana.
-
Elimde sıkıca tuttuğum çantamın kulpunu gergince tırnağımı geçiriyordum. Yüzümde tutmaya zorladığım bir gülümseme vardı ve bu gerginim diye bağıran bir gülümsemeydi. Ortam o kadar güzelken çok gergindim. Ben böyle ortamlara hiç bir zaman girmemiştim ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
"Hanımefendi?" diyen adamla irkilip resepsyondaki adama baktım. "Bileğinizi uzatır mısınız?" dediğinde elimi uzattım. Bileğime ufak bir bileklik taktı. Üzerinde otelin adı vardı. Adam şaşkınca bilekliğe baktığımı fark edince konuştu. "İmkanlarımızdan bilekliğiniz sayesinde kolayca yararlanabilirsiniz." dediğinde iç çektim ve gözlerimi bana bakan Kerim Ali'ye çevirdim.
"Odaya çıkalım." diyerek uzanıp elimi tutunca ilk defa bunu yapışının şaşkınlığı ve heyecanı sardı bedenimi. Sıcak havanın aksine elleri soğuktu hep mi böyle diye düşünmeden edemedim. Pek çok defa sarılmış olmamıza rağmen ellerimiz ilk defa sahiplenircesine, sevgi barındırarak birbirine kenetlenmişti.
Asansöre geldiğimizde arkamızdan valizlerle gelen görevliyi yeni fark ettim. Kerim Ali'nin büyüsüne kapılınca her şey görünmez oluyordu bana.
Odaya gelene kadar bırakmadı elimi. Görevli kapımızı açıp eşyaları girişe bırakınca para vermek için elimi bırakmıştı bende arkamı dönüp geniş odaya baktım. Krem ve beyazın karmaşasına karışmış siyah tonunun boyadığı oda insanı kendine çekiyor ve rahatlatıyordu. Koltuklar deriydi ve üzerine kendini atıp zıpyacağın kadar da yumuşak duruyorlardı. Sol tarafımda kalan yatak odasına dönünce geniş bir odayla karşılaştım. Banyoya gittiğini düşündüğüm bir oda olmasına rağmen jakuzi odanın köşesinde mahremiyeti hiçe sayarak sergilenmişti. Beyaz yatağın çaprazında kalan jakuziye ilerledim. Koyu renk camdan deniz manzarası gözler önüne serilirken burada hiç bir şey düşünmeden ılık bir suda beklemek ve rahatlamak istedim. Manzara bile seni rahatlatacak derecedeydi.
"Sevdin mi odayı?" Kerim Ali'nin sesini duyunca arkamı döndüm.
"Güzel ama..." diyerek odaya göz gezdirdim. Gerçekten büyük ve gösterişliydi.
"Ama?"
"Ben alışık değilim, ilk defa cenaze veya düğün dışında İstanbul dışına çıktım. Bu beni geriyor. " yavaş adımlarla yanıma gelip elimi tuttu. Gözlerini gözlerime dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amiyâne
Romance"Nefes aldım, herkesin suçu için ben nefes aldım." dedim ve gözlerimi açıp onun katı yüzüne baktım. "Ben sadece o cehennem evden kurtulmak için evleniyorum, bana aynı hayatı yaşatacaksan eğer bırak!" "Ben bir kadına vurmam." dediği anda kapı açıldı...