~
İnce ince, özenle örmeye başladığınız hayatınızın ufak parçaları yavaş yavaş elinizde kalıyorsa ne olurdu? Kerim Ali'ye baktığımda gözlerinde yeni yaşamını yavaş yavaş örmeye başladığında kaçtığı hayatın dünyadan göç ettiğini fark ediyordu. Onun adına sevinmem mi gerek üzülmem mi bilmiyorum. Karşımızda oturan bu ufak çocuğun her kelimesi kalbime işlerken Kerim Ali nasıldı acaba demekten alıkoyamıyordum kendimi.
"Ağlama." diye sertçe döküldü Kerim Ali'nin ağzından. Çocuktan gözlerini çekip hızla ayağa kalkınca irkildim. "Ben..." dedi çatallayn bir sesle ve devam edemeden kaçar gibi uzaklaştı yanımızdan.
"Oda mı annem için üzüldü?" dediğinde burukça gülümsedim sadece. Karşımda o kadar masum bir çocuk vardı ki! Gözleri bile her şeyden habersiz masumca bakıyordu. Boncuk boncuk yaşlar yanaklarına dökülüyordu ve onun o masum gözlerine yakışmıyordu.
"Sefa." dedim yutkunarak. "Bir şeyler yemek ister misin?" diye sordum o konunun atmosferinden çıkmak için.
"Annemin dürümünden yapar mısın?" dediğinde uzun zamandır aç olduğunu fark ettim. Ne kadar süredir dışarıdaydı veya ne kadar süredir yurttan uzaktı bilmiyorum ama onun o tombul yanaklarıyla uzun zamandır yemek buluşmadığı belliydi.
"Olur, nasıl yapacağımı söylersen yaparım." diyerek yerimden kalkıp ona doğru elimi uzattım. "Gel bana mutfakta göster." Yerinden kalkıp sıcak, yumuşak ellerini ellerime değdirdiğinde içim titredi. Ona sevgi beslemeye başlamıştım. Ona üzülmüştüm.
"Domates ve salatalık." dedi mutfağa ilerlerken. "Bazen peynir de koyardı, her zaman eve peynir alamazdık." dediğinde elini sıktım. "Sizde var mı?"
"Var, istediğin kadar yiyebilirsin." dediğimde mutafağa gelmiştik. Dolaptan söylediklerini çıkarıp güzelce yıkadım. Tahtayla uğraşmadan elimde kesip bir tabağa yerleştirdim. Bir kutu peyniri çıkarıp yanına koyduktan sonra bir ekmeği yanına koydum. "İstediğin kadar ye olur mu? Ben Ali abine bakacağım." dediğimde kafa salladı. Yanından geçip üst kata doğru ilerlemeye başladım. Nerede olduğunu bilmediğimden yavaşça odaları gezmeye başadım. Çalışma odasına baktığımda yoktu ve koridorun sonundaki odamıza geldiğimde orada olduğunu gördüm. Pencerenin önünde durmuş elinde bir dal sigarayla dışarıyı seyrediyordu. Geldiğimi fark etmemiş gibiydi.
"Ali?" diyerek içeriye adım attığımda hala benden habersiz gibi dışarıyı seyre devam etti. "Ali iyi misin?" Ona doğru ilerlerken o sigarasını tekrar dudağına götürüp derin bir nefes aldı. Koluna yavaşça dokunduğumda hiç tepki vermeden sigara dumanını usulca dışarıya üfledi.
"Her şey aslında o kadar boş ki..." dedi ve derin bir iç çekti. Ona destek olmak için elimi kolunun üzerine kaydırıp geniş elinin arasına soktum.
"Geleceğimiz güzel olacak." diyebildim sadece. Ona gerçekten güzel bir hayat vermek istiyordum. Onun güzel hayatı arasında kaybolmak ve kendi acımı tümüyle unutmak istiyordun.
"Hala canım acıyor Kumru." diye fısıldadı. "O günü hala hissediyorum." dediğinde gözlerimin dolmasını engelleyemedim. "Her şey o kadar..." dedi ve nefesi kesildi sanki bir süre yüzünü buruşturup bekledi. "O kadar ağır ki kaldırabildiğime şaşıyorum." dedi ve sigarasını camın kenarında koyduğu içende su ve küllerin bulunduğu bardağa bıraktı. Onun önüne geçip boştaki elimi yanağına koydum. Kasılmış yüzünü gevşetmesi için hafifçe okşadığımda gözlerini kapattı.
"Hakan Bey'i arayalım." dedim yanağımdaki elimi saçlarına daldırıp yavaşça okşadım. "O ilgilenecektir, eminim." dediğimse kafa salladı. Elimi onun üzerinden çekip bir adım uzaklaştığımda o da telefonu çıkarıp babasını aradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amiyâne
Romance"Nefes aldım, herkesin suçu için ben nefes aldım." dedim ve gözlerimi açıp onun katı yüzüne baktım. "Ben sadece o cehennem evden kurtulmak için evleniyorum, bana aynı hayatı yaşatacaksan eğer bırak!" "Ben bir kadına vurmam." dediği anda kapı açıldı...