~
Eksik, yarım kalmış iki gün... Kerim Ali'den uzakta onun bir yere kapalı kaldığını bildiğim iki gün geçmişti. Bu iki gün Hakan Bey'in evinde kalmıştım. Kerim Ali'nin eski odasında uyuyordum. Oda bana kasvetli gelse de onun kokusunun sindiği eşyalarda oturmak, uyumak bir nebze rahatlatıyordu beni.
Bu iki gün içinde sağlık raporu almıştım, sağ kolumda çatlak olduğundan sarılmıştı. Sağlık raporuna göre konuşan avukatımız babamın cezasının para cezasına çevirme imkanı olmadığını söylemişti, kamera kayıtları ve ciddi hasarlı bir sağlık raporun vardı. Kerim Ali'nin cezası ise denetimli serbestlik olabilir ve cezası para cezasına çevirmesi muhtemel olduğunu söylemişti. Tek yapmamız gereken beklemekti dava gününü beklemek.
Sağlık raporundan sonra Gökhan abim bir çok kez Hakan Bey'i arayıp şikayeti çekmemizi istemişti ama yapmadım. Cezasını çekmesini istiyordum. Beni hem reddeden ve sonra öldüremek üzere şiddet gösteren birinin cezasız kalmasını istemiyordum. Bana bu zamana kadar yaşattıklarını düşünsün istiyordum.
Üç saattir yaptığım gibi gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Odanın ufak balkonudaki ahşap koltuğa oturup batan güneşi izledim. Bu Kerim Ali'siz batan 3. güneşti. Bazen bu hissettiğim saçmaymış gibi geliyordu. Kerim Ali'yi uzun zamandır tanımıyordum ama çok farklıydı. Nefes alamıyor göğsümde ağırlık hissediyordum. Yokluğunun verdiği bir ağırlık vardı içimde. Bünyem ona bu kadar çabuk alışması ve kocamn bir sevgi beslemesi bana inanılmaz gibi geliyordu ama gerçekti. Onu son gördüğümde söylediğim o iki söz gerçekti bir heves değil ya da aldatma değil tamamen gerçekti.
Kapının tıklanmasıyla irkildim. Burada çalışan kadın içeriye bir adım atıp konuştu.
"Yemek hazır, Hakan Bey sizi bekliyor." dediğinde kafa salladım. Yemek yiyesim yoktu ama Hakan Bey'in yanına inmek ve bir gelişme olup olmadığını sormak istiyordum. Yerimden usulca kalkıp omuzuma aldığım pikeyi bırakıp odadan çıktım.
Aşağıya indiğimde takım elbiseyle yemek masasında oturan Hakan Bey'i görünce şaşırdım. Normalde üzerini değiştirip yemek masasına oturur ve öyle yemeğe başlardı.
"Hoşgeldiniz." diyerek bana ayrılan yere oturdum.
"Hoşbuldum kızım." diyerek ve hafifçe gülümsedi. "Bugün nasılsın?"
"İyiyim." dedim ve gülümsedim. Gerçekçi değildik ikimizde ama gülümsedik.
"Benim bugün bir kaç işim var. Sen yanlız kalabilir misin?" dediğinde kafamı olumlu şekilde salladım.
"Sorun değil, yorgunum uyurum zaten." dediğimde kafasını sallayıp çorbasından bir kaşık aldı.
"Kapıda görevliler var zaten, bir şey olursa onlara söylemen yeter." dediğinde tekrar kafamı salladım ama ses çıkarmadan çorbamdan bir kaç kaşık aldım.
"Ben izninizle kalksam olur mu?" dediğimde yüzünde üzgün bir ifade belirdi.
"Kızım yemeğini yemedin."
"Aç hissetmiyorum."
"Kerim Ali böyle olmanı istemezdi." dediğinde bugün hiç yanaklarımla buluşmamış göZ yaşlarım gözlerime dolmaya başladı. Kerim Ali hep yememi isterdi. Az yediğimde kızdığını anımsadım.
"O..." dediğim anda ağzımdan bir hıçkırık çıktı ve devamı geldi kendimi durduramadım. Benim yüzümden orada olmasına katlanamıyordum.
"Kızım ağlama lütfen." diyerek uzanıp sırtımı sıvazladığında kendimi sakinleştirmeye çabaladım.
"Afiyet olsun." diyerek göz yaşlarımı silerek masadan kalktım. Kendimi tamamiyle mahçup hissediyordum. Merdivenlere yönelip kendimi hızlıca Kerim Ali'nin odasına attım. Tek istediğim uyumak ve ondan uzak geçen zamanımın bir an önce bitmesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amiyâne
Romansa"Nefes aldım, herkesin suçu için ben nefes aldım." dedim ve gözlerimi açıp onun katı yüzüne baktım. "Ben sadece o cehennem evden kurtulmak için evleniyorum, bana aynı hayatı yaşatacaksan eğer bırak!" "Ben bir kadına vurmam." dediği anda kapı açıldı...