Amiyâne - 3

74.1K 3.2K 926
                                    

~

Kalp atışı, ufak ufak bir kalp atışı bu umudun göstergesi değil mi? Umut bana ışığını yakmıştı şimdi. İlk başta ateş böceği gibi kısılan gözlerle belli olurken şimdi bir güneş gibi açmıştı bana. Bana üzülmüş olabilirdi, acımış olabilirdi ama hareketsiz durup çırpınışımı izlememişti. Beni kendi ailem kanımda boğarken bir başkasına güvenmek ne kadar zor olsa da, buna inanmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden.

"Siz öyle istiyorsanız yaparız oğlum." diyerek yüzündeki sırıtışla konuştu Hakan Bey. Yüzümde şaşkınlığın yanında belli belirsiz bir gülümseme belirdi. Abimse halen şaşkın yüzünden çıkamamış öylece bakıyordu.

"Erken değil mi? Yani her şey yetişir mi? En azından..."  abim devam edemeden Kerim Ali araya girdi.

"Değil Göktuğ Bey, bence hiç erken değil." dedi ve sanki gözlerinden ateş çıkıyordu. Abime bakışı beni ürkütmüştü.

"Göktuğ çocuklar öyle istiyorsa eğer..." dedi heyecanla Hakan Bey. "Hem Göktuğ sende erken olması taraftarısın sanıyordum." dediğinde Abim gözlerini Kerim Ali'den ayırmadan sadece sessizce kafa salladı. "O zaman her şeyin hızlanması lazım." dedi ve masasına yöneldi.

"Cemil Bey'e söyle sen Göktuğ, biz bu akşam her şeyi konuşmak için gelelim."

"Olur Hakan Bey." o an Kerim Ali'nin halen bileğimi tuttuğunu fark ettim. Bileğimi çekmek istediğimde zorlamadan ellerinin arasından bıraktı. Onun o sert görünüşünün ardında yumuşak bir kalp olduğunu düşünmeye başlamıştım. Kasılmış suratı, çatık kaşları ve ateş saçan gözleri beni ürkütmüyordu.

"Ben Füsun'u arayayım o zaman evleri göstersin bugün size." dedi ve telefonu eline aldı. "Aslında ben hafta sonu bakarsınız dedim ama..." dedi güldü.

"Baba göstermesin ev falan." dedi Kerim Ali, geçip koltuğa otururken devam etti. "Ben çiftlikte kalmak istiyorum."  Babası duraksayıp oğluna baktı bir süre sonra gözleri bana döndü.

"Şimdi Kumru kızım kendi evini kendisi düzmek ister oğlum." dediğinde kafamı iki yana salladım.

"Ev falan düzmeme gerek yok." diye atıldım. Hazır bir ev her şeyden iyiydi.

"Çok isterse orayı istediği zaman tekrar düzenlesin, ben orada kalacağım." dediğinde mahçupça bana döndü Hakan Bey, kafamı gülümseyerek salladım hiç ama hiç sorun değildi.

"O zaman siz gidip oraya bir bakın en azından." Dedi ve ellerini beline koyup bundan memnun olmadığı belli şekilde bakmaya devam etti.

"Tamam." diyerek kalktı yerinden ve masada duran araba anahtarını alıp odadan çıkacakken durdu. "Hadi!" dediğinde abime döndüm.

"Abi?" diye fısıldadığımda abime fırsat vermeden Hakan Bey araya girdi.

"Göktuğ abinla işimiz var bizim." dedi ve güldü abim memnun değildi ama ses çıkarmadı git der gibi kafa salladığında derin bir nefes alıp Kerim Ali'nin açtığı kapıdan çıktım.

~

Yol boyunca sessizdik, deri koltuklara yaslanmış gittiğimiz yolu izliyordum. Gördüğüm ağaçlar içimi açıyordu, hafif şehir dışıydı sanırım-ki gittiğimiz yolun doğrultusu onu gösteriyordu. Nedense bu hoşuma gitmişti, herkesten her şeyden uzak, huzurlu olabileceğim bir yer olmasını umuyordum.

Çok geçmeden önümde kahve tonlu büyük bir giriş kapısı belirdi. Bizi gören güvenlik kapıyı açtığında geniş taşlı bir yol karşıladı bizi. hafif dönüş yerinden sonra kapısız iki arabalık bir garaj yerine durdurdu arabayı. Onun inmesiyle bende indim arabadan. Bize doğru koşan orta yaşlı bir adam Kerim Ali'nin yanına gelip konuştu.

AmiyâneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin