The white night is beautiful, but it's even colder tonight.
Duvara yaslı bir şekilde camdan dışarıyı izliyordum. Soğuk hava kollarımı yalayıp geçerken tüylerimi diken diken ediyordu. Şarabımdan bir yudum aldıktan sonra arkamı dönüp koltukta oturup kitap okuyan Jennie'ye baktım.Kalbimin boğazımda attığı o sırada, derin bakışlarımı fark etmiş olacak ki, kafasını kitabından kaldırıp gözlerimizi buluşturmuştu.
Ardından bana o eşsiz gülümsemesini sundu.O benim mavimdi.
Huzur kaynağımdı.
Gökyüzü dünyayı nasıl kuşatıp koruyorsa, o da benim dünyamı kuşatmıştı. Etrafımı sarıp her bir katmanıyla benim yaşamam için can atıyordu."İlk tanıştığımız günü hatırlıyor musun?"
Bu soruma karşılık kitabını bir kenara koyup ayaklandı ve karşıma geçip bana baktı.
"Elbette" dedi duvara benim gibi yaslanıp dışarıya bakarak.
"O gece de gökyüzü aynen böyleydi", dedim bakışlarımla onun yüzünü okşayarak, "Karanlığın içinde boğulmayı beklerken kendimi beyazlar içerisinde buldum."
Kafasını bana doğru çevirdi ve soğuktan hafifçe titremeye başlamıştı bile.
"Ben de nazik olmanı beklemiştim ama aksine kabaydın."O gece, eve yürürken çarpışmıştık. Aslında ona çarpan bendim ama bir çok nedenden ötürü sinirimi ondan çıkarmak gibi bir hata etmiştim.
Özür dilemek yerine ona bağırmayı tercih etmiştim çünkü iyi olmak, kötü olmaktan her zaman daha zordu. Ben ise, iyi olmak için fazla yorgundum.
Fakat hesaba katmadığım bir şeyler olmuştu.
O andan itibaren gece sim siyah değil bem beyazdı. Karanlığa odaklanmış olan ben, gözyüzündeki parlayan gök taşlarını yeni fark etmiştim ve buna sebep olan Jennie'ydi. Mavimdi."Ben ve nazik?" deyip ona sırıttım, "Bu kanıya nasıl varabildin?"
Yüzümü minicik elleriyle avuçladı.
"Kaba olabilme ihtimalini inkar eden, baldan tatlı bir yüzün var" dedi ve hafifçe yanaklarımı sıktı.Avuç içini öpüp konuştum: "Tabi sana bağırır bağırmaz kollarında bayılmam tüm kötü çocuk imajımı çizmeye yetmişti zaten."
Buna karşılık güldü.
"Ben kötü çocuklardan hoşlanmam zaten."Onu kendime doğru çektim.
"Nelerden hoşlanırsın?" dedim gözlerine derince bakarak."Hoşlandığım bir tip yok" dedi gözünü benimkilerden ayırmadan, "Direkt senden hoşlanıyorum."
Gülüp alnına bir öpücük kondurdum.
"Güzel bir cevap ama sanki biraz politik oldu bu."Kolumu cimciklemesiyle ağrıdan inledim.
"Her romantik anımızı bozmak zorunda mısın Jeongguk?" diye sordu ve kaşlarımın çatık olduğunu fark edince endişelenip bana tekrardan yakınlaştı, "Ne oldu, ağrın mı var?"
Başımı salladım.
"Hayır iyiyim."
Bu cevabıma karşılık rahatlamıştı ve başını göğsüme gömüp kollarını belime sardı.
Titrediğini hissedebiliyordum."Üşüyor musun?"
Başını salladı ve ben de camı kapattım.
"Bu gece sanki daha soğuk, değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue ✧ jenkook ✓
Fanfiction(yetişkin içerik!) ❝Ölümün kıyısında gezerken bana ilk dalganı vuruşunla fark ettim seni. Maviydin sen. Okyanus ve gökyüzünün, hayatın rengi. Güç, sadakat, huzur ve güvenin rengi. Okyanus kadar derin ve bir o kadar da ulaşılmaz. Tutmaya çalıştığım...