the word 'love'
that word that cant be reached
Sevgili Jennie,
bu bir mektup için fazlasıyla klişe bir giriş oldu dimi. Ama bir bakıma bu yaptığım da çok klişe. En son aşk mektubumu ilk okulda yazmıştım sanırım.Her neyse, lafı pek uzatmak istemiyorum ve bunu desem bile uzayacağını biliyorum fakat belki bilmiyorsundur ama 'zaman' kavramı çok değerlidir. Biz insanlar, hayatı gelişi güzel ve düşünmeden yaşamaya alışkınız. Bir sonraki saniyede ne olacağımız belli değilken sanki sonsuza dek yaşayacakmışız gibi davranıyoruz öyle değil mi?
Ben o kadar şanslı bir insan değildim. Ben bu rahatlığa da sahip değildim. Ben her gün, alabildiğim her nefese şükür ederek yaşadım uzun bir süre. Belki şu an bundan bana ne veya bunun neresi aşk mektubu diyosundur. Oraya şimdi geleceğim:
Zamanımız bu kadar değerliyken senin kadar güzel ve masum birinin tutsak yaşamasına göz yumamam. Sen hayatı doyasıya yaşamayı hak ediyorsun. Nefes aldığın sürece gülmeyi ve mutlu olmayı hak ediyorsun. Sen şu an mutlu değilsin ve eğer o adam ile kalmayı tercih edersen hiç bir zaman mutlu olmayacaksın.
Kılına zarar gelmesine dayanamayan ben onca kavganıza şahit oldum. O gün, polisi çağıran bendim ama sen onları geri çevirdin. Yoongi'nin seni manipüle etmesine hep izin verdin. Sana zarar veren oyken ona kanıp suçlunun sen olduğuna bile inandın.
Sen mükemmel bir kadınsın. Tenindeki yara izleri seni tanımlamıyor. Seni manipüle eden o adam seni asla tanımlamıyor. Ne kadar söz verse de bir daha yapacak. Ben bundan kurtulabileceğine inanıyorum. İhtiyacın olan tek şey kendin, Jennie.
Bunu duymaya ihtiyacın var: sen güçlüsün.
Ben olmasam da yanında, ondan kurtulabileceğine inanıyorum. Belki ondan kurtulduğun günü yanıbaşında duran pencereden izleyeceğim, belki de gökten izleyeceğim onu henüz bilmiyorum çünkü bizim hikayemizin iki sonu var Jennie.
Ya bir mucize olacak ve ben kurtulacağım, sonrasında tüm cesaretimi toplayıp sana geleceğim ve bu mektubu kendim sana teslim edeceğim.
Ya da benim için artık çok geç olacak ve başka bir şekilde bu mektup eline geçecek. İşte o zaman gökyüzüne bakıp bana son kez gülümser misin? Gülümsemek sana en çok yakışıyor.
Ben sana çok aşık oldum Jennie. Belki de çok az konuştuk ve lanet olsun ki seninle hiç bir zaman oturup sohbet edemedim fakat ben sana çok ayrı tutuldum. İnsanlara karşı kibar davranışların, köpeklerine olan şefkatin, saçını arkaya atışın, ağlarken bile güzel olan suratın, çilekleri tüm tüm yiyişin ... hepsi ve çok daha fazlası şu sol yanımda olan şeyi çok hızlı attırıyor Jennie.
Öyle ki bu duygu içime sığmıyor ve kelimelere dökemeden edemiyorum. O yüzden sana bir defter hazırladım. Mavi defterim.
Neden mi mavi? Çünkü sen benim Mavi'msin Jennie.
Mavi güç ve sadakatin rengi.
Mavi sonsuz olan gökyüzünün rengi, sende benim sonsuzum oldun.
Mavi okyanusun rengi, derin ve ulaşılmaz. Tıpkı senin gibi.Sen Mavi'm, dünyadaki her şeyin en iyisi ve en güzeline layıksın. Yanında olabilirsem bunların hepsini ben sana ayağına getireceğime söz veriyorum. Yanında olamazsam eğer, bunları kendin bul çünkü sen her şeyi başarabilecek birisin.
Bu defterin satırlarının hepsi senin. Her satırı sana olan sevgim ile işlenmiş ve kurgusu tamamen seninle olan hayallerimden ibaret. Hoşuna gitmez ise üzgünüm, ben pek bir şeyi becerebilen biri değilim zaten. Kapasitem yalnızca bundan ibaret o yüzden sevmezsen bunu yadırgamam ama yinede umuyorum ki beğenirsin.
Seni sonsuza kadar sevecek olan,
Jungkook
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue ✧ jenkook ✓
Fanfiction(yetişkin içerik!) ❝Ölümün kıyısında gezerken bana ilk dalganı vuruşunla fark ettim seni. Maviydin sen. Okyanus ve gökyüzünün, hayatın rengi. Güç, sadakat, huzur ve güvenin rengi. Okyanus kadar derin ve bir o kadar da ulaşılmaz. Tutmaya çalıştığım...