chapter 13: maybe in another life

840 90 51
                                    

should I cry at the warm memories?

"Tamamdır, her şey hazır Jeongguk" dedi Jimin gülümseyerek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Tamamdır, her şey hazır Jeongguk" dedi Jimin gülümseyerek. Bense heyecandan titreyen ellerimi yumruk yapıp yutkunmuştum. Elimi pantolonumun cebine götürüp orda bulunan kutuyu sıkıca kavramıştım. Buna hazır mıydım hiç bilmiyordum, tek bildiğim bunu gerçekten çok istediğimdi.

Sonra teker teker Namjoon ve Taehyung bana sarılıp beni rahatlatacak cümleler sarf etmişlerdi ama hiç biri göğüs kafesimde deli gibi atan kalbimi yatıştırmıyordu.

Ağır adımlarla salona girip Rosé ve Lisa ile oturan sevgilime seslenmiştim. Rosé ve Lisa bana imalı bakışlar atıyor ve gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Jennie dışında, herkesin olacaklardan haberi vardı.

Bir süredir hazırlanmasını bekliyordum ve sonunda merdivenleri aşağıya indiğinde nutkum tutulmuştu. O çok güzeldi, nefesimi kesecek kadar çok güzeldi. Güzelliği karşısında hormonlarıyla boğuşan bir ergen gibi hissetmiştim, o gerçekten tarif edilemezdi. Makyajı hafifti, dudakları kiraz rengindeydi. Saçlarını hafifçe dalgalandırmıştı ve giydiği beyaz elbise kusursuz bedeninin her yanını olması gerektiği gibi kucaklıyordu. Düşüncelerimden beni alı koyan onun sesi olmuştu.

"Nereye gideceğiz?" diye sormuştu hafif bir tebessüm ile. "Rosé ve Lisa böyle giyinmem konusunda ısrarcılardı da, umarım abartılı olmamış-"

Sözünü yarıda kesmiştim: "Hayır mükemmel olmuşsun."

Gülümseyerek bana teşekkür ettiğine elinden tutup onu dışarıya götürmüştüm. Bir süre kum üzerinde yürümüştük. Bana sürekli nereye gideceğimizi soruyordu bense ona cevap vermiyordum. Gittikçe heyecanım dayanılmaz bir hal alıyordu. Sonunda geldiğimizde durmuştum.

"Geldik işte, sabırsız seni" diye onunla gülerek uğraşmıştım. Adadaki en güzel restorandı burası ve bu gece tamamen bize aitti. İçeriye girdiğimizde etraf kap karanlıktı, yalnızca mum ışığı aydınlatıyordu etrafı. Jennie ağzı açık etrafına bakınıyorken istemsizce elimi daha çok sıkmıştı.

Gecemiz çok keyifli geçmişti. Birbirinden lezzetli yemekler yemiştik, keman eşliğinde. Tatlıdan sonra onu dansa kaldırmıştım ve son olarak kırmızı şarap tadlı dudaklarına yapışmıştım. Bu gece çok güzeldi, onun kadar olmasa da çok güzeldi.

"Şimdi, son süprizine hazır mısın?" diye sorduğumda bana parlayan gözlerle bakıyordu.

Başını sallayıp, "Hiç olmadığım kadar," dediğinde bende onu elinden tutup dışarıya götürmüştüm.

Bir süre boyunca yürüdük ve ardından bizi bekleyen küçük bi tekneye binip denizin ortasına kadar sürmüştük. Başta biraz tereddüt etse de sonrasında korkusunu yenip etrafa gülümseyerek bakıyordu.  Koltuğumun altından çıkardığım dilek fenerini elimde  tuttuğumda bana bakmıştı.

"Şimdi bir dilek tut, sevgilim."

Başını sallayıp gülümsediğinde zihninden bir şeyler geçtiğini anlamıştım. Cebimden çıkardığım çatmak ile feneri yakmıştım. Elleri ellerimin üzerinde bir kaç saniye öylece tutmuştuk feneri ve sonunda bırakmıştık. Gözlerimizle o fenerin havalanışını izledik. Jennie, fener yok olana kadar onu izlemişti. Bense onu izlemiştim.
Dilek tutmamıştım, benim bir dileğim vardı o da zaten karşımda oturuyordu.

Artık son kısıma gelmiştik. Elimi cebime götürüp yüzük kutusunu sıkıca avuçlamıştım. Geçen her saniye daha da heyecanlandığımı hissediyordum. Heyecan, korku, endişe hepsi içimde üstünlük için savaşıyordu. Kalan son cesaret kırıntılarım ile ona seslenmiştim.

"Jennie."

Hafifçe kaldırmış olduğu başını indirip, bir kaşı havada göz temasına girmişti ve ben yutkunmuştum. Kutuyu cebimden yavaşça çıkarırken bir an duraksamıştım. Yapamıyordum.
Yapamazdım.
Öleceğimi bile bile bunu ona yapamazdım.
Başkası olsa klişe laflar ederdi, kurtulabilirsin derdi belki de. Ama ölümüm bir ihtimal iken, küçük veya büyük, ben bunu ona yapamazdım.

Kutuyu cebimin en derinliklerine itip hızlıca elimi cebimden çıkardım ve o sırada içimde oluşan koca ağlama isteğini bastırıp Jennie'yi kollarından kendime doğru çekip onu sıkıca sarmıştım.

Gözümden gelen yaşlara içimden küfür ederken gözlerimi sıkıca yumup onun boynu ve omuzu arasına başımı gömmüştüm. En azından göremeyecekti bu halimi.

O narin ve küçük elleriyle sırtıma şekiller çizdiğini hissettiğimde gülümsemeden edemedim. Başımı kaldırıp iki elimi de çenesine yerleştirmiştim.

"Sana aşığım Jennie, hemde aklının almayacağı kadar çok," derken gözlerimi bir anlık olsun onun gözlerinden ayırmamıştım ve cevap vermesine fırsat vermeden o bal dudaklarına yapışmıştım.

blue ✧ jenkook   ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin