chapter 2: ocean eyes

2.9K 193 108
                                    

match my gaze one more time
a bit more

match my gaze one more time    a bit more

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Bana bak, Jeongguk."

Dediğinde başımı sinirli bir şekilde sallayıp yatak odamıza doğru yürüdüm.
Jennie defalarca bana seslendi ama öfkem kulaklarıma pamuk tıkamış, gözlerime de sim siyah bir perde indirmişti bile.

Üzerimi değiştirip tekrardan oturma odasına gidip masada duran anahtarlarımı aldığım sırada Jennie kapının ağızında durup beni izledi.

Ona doğru ağır adımlarla yürüdüm.
Başım eğikti ve sert fakat kısık bir ses ile "Çekil," dedim.

"Hayır," dedi sesi titreyerek. "Önce Beni dinlemelisin, sonrasında gidip gitmeyeceğine karar verirsin."

"Bak şuan o kadar sinirliyim ki," dedim dilimi yanağımın iç kısmında gezdirerek. "Sinirimi senden çıkarırım, çekil şurdan."

İnce parmaklarıyla çenemden tutup başımı kaldırmamı sağladı.
Ve ben, gözlerimizi buluşturarak ilk hatamı yapmıştım bile.

Okyanusu andıran gözleri, her zaman benim zayıf noktamdı.
Gözleri mavi değildi aksine, kahvenin koyu tonlarıydı ama içinde barındırdığı derinlik büyük okyanusa meydan okuyordu.
Gözlerindeki ışık, kop koyu renge savaş açmış ve parıltısı karanlığına galip geliyordu.
Bir bakışı beni mest etmeye yetiyordu.
Bir bakışıyla ben, her şeye göz yummaya razıydım.

"Çıkar," dedi bana daha çok yakınlaşıp göz temasını bir an olsun bozmadan. "Sinirini benden çıkar, Jeongguk."

Sertçe yutkunup gözlerimi kaçırdım.
Beni gerçekten sınıyor olmalıydı fakat gözlerindeki istikrar bunun tam aksini gösteriyordu.
Elimdeki anahtarları yere fırlatıp Jennie'yi en yakın duvara yapıştırdım.

Öfkem ve arzum el ele verip tüm bedenime hakim olmuşlardı.

"Bunu istemezsin bence,"sert bakışlarımı Jennie'ye dikip kalın ve etkileyici bir ses tonuyla konuşmamı sürdürdüm. "Yoksa Yoongi'nin yanına koşacak gücü bulamazsın yarın."

Bedenlerimiz bir birine bitişik olduğundan hızlı kalp atışlarını ve düzensiz nefes alış verişlerini çok iyi hissediyordum.
Yanaklarını pembemsi bir kızarıklık süslüyordu ve dudaklarını dişleri arasından kurtarıp onlara yapışmamak  için kendimi zor tutuyordum.

"Yoongi sadece arkadaşım, bunu sana kaç kere daha açıklamam gerekiyor?"

Alayla gülüp önüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırıp kulağını dişledim.
"Eski sevgilinin olduğu gerçeğini değiştirmiyor," diye fısıldadım. "Sana nasıl baktığının farkında değilsin."

Boynuna gömülüp sertçe somurduğuma Jennie acı ve acının verdiği arzu ile inliyordu.
Bir süre sonra hafifçe geri çekilip eserime bir gülümsemeyle baktım.
Mor ve kırmızının bin bir tonu boynunu kaplamıştı.

"Şimdi Yoongi'nin yanına gidebilirsin."

"Bana sadece yardımcı oluyor, bana güvenmiyor musun?"

İç çekip ondan uzaklaştım ve koltuğa oturdum.
Bu konu oldukça canımı sıkıyordu.
Jennie'ye güvenmediğimden değildi.
Özgüvensizlikten de değildi.
Yanlızca kaybetme korkusuydu.
Çünkü Yoongi Jennie'ye benim hiç vaat edemeyeceğim bir şey sunuyordu: bir gelecek.

Jennie'ye tekrardan bakıp bacağımın üzerine hafifçe vurdum.
Jennie demek istediğimi anlamış olacak ki,  hızlı adımlarla gelip kucağıma oturdu.
Üzgünlüğü her bir yüz hattından belliydi ve bu sefer başını eğen oydu.

"Bana bakar mısın Jennie?"

Elimi beline koyup onu baştan aşağı süzdüm ve en son gözlerinde duraksadım.
Gözlerimizi tekrardan buluşturdu ve kalbim yine düzensiz hızlı ritimlerine başlamıştı.

"Yanlızca benim olmanı istiyorum Jennie," dedim ona derin derin bakarak. "Sadece bana ait ol."

Gülümseyip "Zaten seninim," dedi.

Dudaklarına yapışıp öpücüklerimin arasında sordum: "Bana napıyorsun böyle?"

"Bana ne yapıyorsan," dedi parmaklarını saçlarımın içerisinde gezdirerek. "Aynısını sana iade ediyorum."

"Çok güzelsin," dedim elimi vücudunda gezdirerek. "Aklımı başımdan alıyorsun."

Gömleğimin düğmelerini birer birer açarken dediğim şeyle bir an duraksayıp tatlı gülümsemesini sunmuştu Jennie bana.

Odada yankılanan tek seslerin yatağın gıcırtısı ve Jennie'nin inlemeleri olduğu sırada kelimeleri zar zor bir araya getirerek Jennie'ye sordum: "Yoongi'de seni böyle becerebiliyor muydu, hm? Söylesene?"

Jennie uzun süre cevap veremese bile sonunda "H-hayır sadece sen," diyebilmişti.
Bunun üzerine sırıtıp tekrardan dudaklarına yapışmıştım.

Terler içerisinde ve nefes nefese kaldığımızda Jennie'yi kollarım arasına alıp onu izledim.

Bu hali bile beni büyülüyordu.
Elimin tersiyle alnındaki terini silip onu öptüm.
Yorgunluktan zar zok açık tuttuğu gözlerini bana dikti.
Eliyle yanağımı okşayıp "Seni seviyorum," dedi.

Kahverengi suların dibine batmıştım ama bu bana yetmiyordu.
Ben tamamen boğulmak istiyordum.
Ölümün fikri bile tatlı geliyordu söz konusu Mavim olduğunda.

Onu kendime daha çok çekip yorganı üzerimize aldım.
Kumaş tenime her değdiğinde Jennie'nin sırtımda bıraktığı tırnak izlerinden dolayı canımı yakıyordu, ama bu bile umrumda değildi.

"Sana aşığım."

Gülümseyip tenine hayali şekiller çizerken onun uyumasını bekliyordum.
O sırada gözümü bir an olsun gözlerinden ayırmıyordum.
O da ayırmıyordu.
Sonunda, gözlerini yumdu.
Ben ise, birazcık daha bakmasını dilemiştim.

blue ✧ jenkook   ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin