chapter 17: no tears left to cry

530 61 35
                                    

you are my blue

Saatler sürmüştü ameliyatın bitmesi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Saatler sürmüştü ameliyatın bitmesi. O sırada Rosé küpesini kaybettiği için tekrardan Jungkook'un odasına dönmüştü ve orada duran mavi defteri görünce meraklı bir şekilde onu eline almıştı.

Ne olduğunu anlayınca defteri kapatıp ağabeyinin özeline saygı duymak istedi fakat başarısız olmuştu. İçindeki merak ve ağabeyini tanıma isteği daha baskın gelmişti. Sonuçta bir çok sene kaybetmişlerdi ve yeni bir başlangıçta birazcık yardım fena olmazdı.

Sayfalarda ilerledikçe boğazındaki düğüm çözülmez olmuştu. Ağabeyi Jennie denen bir kadına bu defteri ithaf etmişti. Ona aşıktı. Ona aşık olduğu için ona hiç bir zaman açılmamıştı ve bugün, tam da ameliyat olacağı zamanda hayatının aşkı başka bir adamla evleniyordu.

Rosé gözlerindeki yaşları alel acele silip ayaklanmıştı. Buna asla izin vermeyecekti. Jungkook'un bunu yaşamasına izin vermeyecekti. Defterden öğrendiklerine göre de Min Yoongi denen adam Jennie'ye şiddet de uyguluyordu ve onun hemcinsi olarak buna asla göz yummayacaktı.

Defteri çantasına atıp hızlı adımlarla Jungkook'un arkadaşlarının yanına doğru yol almıştı.

"Min Yoongi ve Jennie'nin düğünü saat kaçta başlıyor?" diye sorduğunda hepsi ona garip bakışlar atmıştı.

"Bu nerden çıktı şimdi?" diye sormuştu Taehyung.

"Bakın soru sormayın bana cevaplar lazım," diye yanıtladığında herkes onun ciddiyetinin farkına varmıştı.

Telefonuna  baktıktan sonra "saat 15 de başlıyor nikah töreni," demişti Namjoon önündeki kızı sorgulayıcı bir şekilde süzerken.

"Biriniz beni acilen o düğüne götürmeli," dediğinde hepsi ona deliymiş gibi bakıyordu.

"Ne alaka şimdi?"
"Ağabeyin ameliyattayken senin düşündüğün şey bir düğün mü?"

Rosé hepsini susturmuştu.
"Beni bırakmayacaksanız kendim giderim. Size laf anlatacak vaktim yok bunu Jungkook için yapmak zorundayım, lütfen."

"Peki ben götürürüm," diye gönüllü olan Jimin yerinden ayaklanıp Rosé ile yola çıkmıştı.

Saat 14:40 dı nikah dairesinde vardıklarında. Rosé yolda Jimin'e az çok her şeyi özetlediğinde ona seve seve yardım edeceğini söylemişti.

Tüm salonda her yerde Jennie'yi arasalar da bulamamışlardı. Bunun yerine kürsünün önünde sağ ve sol tarafta dizilmiş olan sandalyelerden birilerine oturup töreni beklemişlerdi.

Sonunda damat giriş yapmıştı. Min Yoongi, ağabeyinin anlattıklarına göre her ne kadar kötü bir adam da olsa yakışıklıymış. Ama bakışları bile Rosé'nin midesini bulandırıyordu. Bir an önce bu düğünü mahvetmek istiyordu.

Saat 15:02 idi.
Jennie girişini yaparken Jimin'in telefonu çalmıştı ve müziği bozması herkesin onlara bakmasına neden olmuştu. Jimin ve Rosé bu telefonun ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlardı. Yerinde buz kesilen Rosé Jimin'i pür dikkat izliyordu. Telefonu açan Jimin'in ağzı aralanıp tekrar kapanmıştı. Çenesi hafifçe titriyordu ve cümle kuramamıştı. Göz yaşları akarken aynı şekilde titreyen elleriyle Rosé'nin ellerini tutmuştu.

"Rosé..." dediğinde Rosé sol yanında hissettiği inanılmaz acıyı umursamayarak ayaklanmıştı. Gözlerinden gelen yaşları elinin tersiyle silip oturduğu sandalyeyi gıcırdatarak kalkmıştı.
Herkesin ona baktığının farkındaydı fakat bu umrunda değildi. Kürsüye çıkıp eline mikrofonu almış ve Jennie'ye dönmüştü.

"Merhaba Jennie," dediğine herkes ona öcü görmüş gibi bakıyordu ve güvenlik çağırmalarının an meselesi olduğunu biliyordu o yüzden hızlı olmalıydı. "Ben Rosé, şu an masada kalmış olan komşun Jeon Jungkook'un kardeşiyim. Ağladığın zamanlarda sana pencereden pencereye şarkılar söyleyen, evet o.  O sana çok aşıktı biliyor musun, onun için şu an olmaması gereken bu düğününü mahvettiğim için üzgün değilim. Min Yoongi gibi adamlar nikah dairesine değil hapishaneye aitler. Sen ondan çok daha iyilerine layıksın Jennie," diye konuşmasını sürdürdüğünde ortalık çoktan bir birine girmişti.

Jennie ağzı açık bir şekilde Rosé'yi  dinlerken kalbinin değişik bir şekilde çarptığını hissediyordu. Belki de baştan bu düğünü hiç istemediğini şu an fark etmişti. Belki de bu kısa saniyeler içerisinde öğrendiği şeyler ona garip gelmişti bilmiyordu fakat olduğu yerde buz kesilmişti.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun küçük sürtü-" diye Rosé'nin üzerine yürüyüp elini kaldıran Min Yoongi'nin bileğini  Jimin sıkıca tutup  "Yavaş, ol istersen," diye sinirli bir şekilde dişlerinin arasından deyip onu engellemişti.

Rosé ondan olabildiğince uzaklaşıp, "Evet gördüğünüz gibi bu adam yabancılara bile şiddet uygulayabilecek güçte birisi," dedikten sonra Jennie'nin yanına varmıştı.

Çantasından çıkardığı mavi defteri Jennie'nin eline tutuşturmuştu.
"Bu defterin sahibi sensin Jennie. Ben bir kaç dakika önce ağabeyimi sonsuza dek kaybettim ama bu defterin, yok olmasını istemiyorum. Eğer okumak istemiyorsan en azından ön sayfaya yerleştirdiğim mektubu oku," dediğinde göz yaşlarına hakim olamamıştı.

Jennie hala şok içerisindeydi ve kararsız bir şekilde defteri eline almıştı. Bir yandan Rosé'ye bir yandan ise Yoongi'ye bakıyordu.

"Rosé güvenlik çağırdılar def olalım," diye Jimin'in araya girmesiyle Rosé, Jennie'ye sarılmıştı ve kulağına doğru son kez fısıldamıştı. "Doğru şeyi yapacağından eminim Jennie. Lütfen ağabeyimi mavisiyle kavuştur."

blue ✧ jenkook   ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin