I can't do this
Dokuzu yirmi geçiyordu.
Ameliyatıma tam olarak kırk dakika vardı ve on dakika sonra narkozun etkisini hissedecektim.Tüm sabahımı arkadaşlarımla geçirmiştim. Namjoon, Jimin, Taehyung ve Lisa. Jennie ve kardeşim Rosé de benimleydi. Ha bir de şu jeju adalarındaki dondurmacı kız Jisoo, o bile gelmişti. Nasıl oldu bilmiyordum fakat Namjoon için Seoul'a bile taşınmıştı.
Saate baktığımda bir dakika daha geçmişti. Zamanım gittikçe azalıyordu. Belki de hayatımın son dokuz dakikasıydı bu. Herkesten izin isteyip beni Jennie ile baş başa bırakmalarını istemiştim.
Yüzüme bile bakamıyordu. Sabahtan beri gizlice ağlıyordu, benim fark etmediğimi sansa da ben gayet farkındaydım. Yatağımın yanına hafifçe vurarak gelmesini işaret etmiştim. Ağır adımlarla gelip yanıma oturduğunda bana öyle bir bakıyordu ki, her şeyi unutmuştum. Sanki o an dünya durmuştu.
O böyleydi işte. Bana her şeyi unutturacak cinstendi onun delici bakışları. Ardında yatan üzüntüyü biliyordum. Bunu ona yaşatmaya hakkım yoktu belki de ama şu an gözümün önünden onunla geçirdiğim zaman geçtiğinde yüzümde bir gülümseme yerleşmişti.
Bu hikayede, ben çok şanslıydım. Ona sahip olduğum için dünyanın en şanslı adamıydım. Aramızdaki şanssız oydu. Her an elinden kayıp gidebilecek olan bana sahip olan o.
Ben bu düşüncelere dalmış gülümseyerek Mavi'mi izlerken o bana artık sorgulayıcı bakışlar atıyordu. Eline uzanıp elime almıştım ve dudağıma götürüp uzunca bir öpücük kondurmuştum. Uzandığım yerden onun isyanlarını dinlemeden doğrulmuştum ve sol elimde tuttuğum yüzüğü ona göstermiştim.
"Jennie..." diye başlamıştım söze. "Biliyorum, bunu sana o gün, gemide takamamıştım. Çok korkmuştum ve senin çok daha iyi birilerine layık olduğumu düşünmüştüm. İznin ile bir bencillik yapmak istiyorum. Ben sana deliler gibi aşığım ve bir sonraki saniyemi bile düşünemezken bu saniyenin sensiz oluşunu hayal bile etmek istemiyorum. Birazdan beni alacaklar Mavi'm. Belki de seni bir daha göremeyeceğim ama belki de tanrı bana seninle daha çok geçirebileceğim bir zaman tanıyacak ve bunu yapmadığım için pişman olmak istemiyorum."
Derin bir nefes alarak onun yüzündeki durmak bilmeyen göz yaşlarını siliyordum ve bunu yaparken benimde gözümden bir kaç yaş gelmişti. Titrek sesimle konuşmaya devam etmiştim.
"Kim Jennie, benimle sonu ne olursa olsun var mısın?"
Başını sallayarak 'evet'i andıran bir şey mırıldandığında bu bana yetmişti. Yüzüğü parmağına taktıktan sonra onu kendime çekip öpmüştüm. Ne kadar süre dudaklarımın arasında olduğunu bilmiyordum fakat onu yarınlar yokmuşçasına öpüyordum çünkü belki de bunu son kez yapacaktım.
Saat 15:00 idi.
Beş saat süren ameliyatın sonunda beynimdeki tümörü başarı ile alabilmişlerdi ve ben kurtulmuştum. Belki de tamamen değil fakat hayattaydım. Ben imkansızı başarmıştım, şimdilik. Önümdeki seneler hala gözetim altında olacaktım belki de ama şimdilik, yalnızca şimdilik bende sağlıklı bir insandım ve aşık olduğum kadın ile evlilik hayallerimi kuracaktım.Mavi'm ile beni ayıramamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue ✧ jenkook ✓
Fanfiction(yetişkin içerik!) ❝Ölümün kıyısında gezerken bana ilk dalganı vuruşunla fark ettim seni. Maviydin sen. Okyanus ve gökyüzünün, hayatın rengi. Güç, sadakat, huzur ve güvenin rengi. Okyanus kadar derin ve bir o kadar da ulaşılmaz. Tutmaya çalıştığım...