as I get one step farther
my sighs get exceptionally deeper"Hadi ama Jennie, bu haksızlık!" diye yakındı Rosé.
"Sana aynı takımda oynayalım demiştim Rosé. İlla rekabetli olsun diye karşı takıma geçen sensin," diye yanıtladı Jennie gülerek.
"İkinizde benim oynamadığıma şükür edin," dedim ikisine sırıtarak.
Onlar ise bana göz devirip güldü.
Geçtiğimiz hafta benim için mükemmeldi tabi gizlice gittiğim doktor randevuları hariç.Tam bir hafta önce evde çok şaşırtıcı bir manzara ile karşılaşmıştım. Yıllardır hasret kaldığım kız kardeşim, salonda oturmuş beni bekliyordu. Birbirimize şaşkınlık içerisinde baktıktan kısa bir süre sonra Rosé ayaklanıp, koşarak bana sarılmıştı. Omuzumda hissettiğim ıslaklıkla ağladığını hissetmiştim. Ardından Jennie görüş alanıma girdi, dolu gözlerle bana gülümsüyordu ve bende elimin tersiyle bir kaç göz yaşımı sildikten sonra dudaklarıma koskocaman bir gülümseme yerleşmişti.
Sonrasında neredeyse her günü birlikte geçirmiştik. Rosé ara sıra ebeveylerimizi ziyarete gitmem gerektiği konusunda ısrarlı olsa dahi ben istifimi bozmamıştım. Bana bir kez olsun anne babalık etmeyen o insanlarla işim olmazdı.
Hele ki ameliyatımdan önceki son günlerimde. Tam olarak iki ay kalmıştı ameliyatıma. Jennie'nin dahi haberi olmadığı, o riskli ameliyatıma.Bir kaç tur daha Overwatch oynadıktan sonra kapının çalması ile ayaklanmıştım. Büyük ihtimal sipariş ettiğimiz yemekler gelmişti. Kapıyı açtığımda ise garip bir şekilde kimse yoktu. Sağa sola baktım hatta dışarıya çıkıp bakındım fakat kimse yoktu.
Ta ki gözüm paspasın üzerine bırakılmış beyaz zarfı görene kadar. Eğilip zarfı açtığımda okuduğum şey ile sinirden kahkaha atmaya başlamıştım.
╭─━━━━━━━━━━━━─╮
en mutlu günümüzde, bize katılın
💍
06 Mayıs 2019
Min Yoongi Kim Jennie╰─━━━━━━━━━━━━─╯
Davetiyeyi sinirden sıkmış ve gülerek oturma odasına dönüp Rosé ve Jennie'ye göstermiştim.
"Bu ne?" diye sordu Jennie ve davetiyeyi okuduktan sonra kaşlarını çattı.
Rosé de aynı şekilde şaşırmıştı ve sorgulayıcı bir bakış ile sordu: "Min Yoongi mi? O kim? Neden orda senin adın yazıyor Jennie?"
Jennie başını eğip yere bakıyordu. Tüm eski hatıraları canlanmış olmalıydı ve bu durumdan nefret ediyordum. Davetiyeyi elinden alıp yırtıp attıktan sonra ona sarıldım.
"Bana bak, sakın ağlıyayım deme yoksa şimdi o herifin evine uçup onu kendi ellerimle boğarım."
Jennie başını sallayıp bana gülümsemişti. Tepkilerini yıllar üzere bu kadar aza indirgeyebilmiş olmam beni mutlu etmişti. Tabi psikoloğun da yardımı dokunmuştu fakat ağlamayıp üstüne bana gülümseyebilmesi çok büyük bir şeydi.
Jennie rahatladıktan sonra koltuğa oturmuş ve sabahtan beri hiç bişey anlamayan Rosé'ye eski sevgilisi olan Yoongi'yi anlatmaya başlamıştı.
"Lise aşkıydı bizimkisi. Son sınıfta çıkmaya başlamıştık ve ben üniversiteyi bitirene kadar birlikteydik hatta aynı eve bile taşınmıştık. Deliler gibi aşıktık daha doğrusu öyle sanıyorduk. Aynı eve taşınmamız ile başladı herşey. İlk şiddetli kavgalardı ama asıl Yoongi'nin işlerinin iyi gitmemesi herşeyi körüklemişti. Bana tokat atmıştı, ilk olarak. Bunu kaldırmam pek zaman almıştı ama bir daha olmayacağına dair söz verip kandırmıştı beni. Ama tabi ki de bu klişeleşmiş bir yalan. Bir daha değil defalarca oldu. O zaman kendimi çok çaresiz hissediyordum. Öyle bir beynime işlemişti ki Yoongi, her şeyin suçlusu benmişim ve bunu hak ediyormuşum gibi hissettiriyordu bana. Şimdiki aklım ile bunu düşündüğüme inanamıyorum. Ağabeyindi beni kurtaran. O olmasaydı ben büyük ihtimal evlilik hayalleri kurduğum o psikopattan hala dayak yiyor olacaktım."
Rosé dinlerken göz yaşlarına hakim olamamıştı ve sözü bittikten sonra Jennie'ye sıkıca sarılmıştı. Jennie ise sadece gülümsüyordu. Alnına bir öpücük kondurdum. Onunla gurur duyuyordum. Bu kadar güçlü ve dik durmasıyla gurur duyuyordum.
Zilin tekrardan çalması ile kapıya gittim. Bu sefer yemeğimiz gelmişti. Parasını ödedikten sonra yanımızdaki eve uzun süre baktım.
'Seni mahvedeğim, Min Yoongi.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue ✧ jenkook ✓
Fanfiction(yetişkin içerik!) ❝Ölümün kıyısında gezerken bana ilk dalganı vuruşunla fark ettim seni. Maviydin sen. Okyanus ve gökyüzünün, hayatın rengi. Güç, sadakat, huzur ve güvenin rengi. Okyanus kadar derin ve bir o kadar da ulaşılmaz. Tutmaya çalıştığım...