Soyağacımı? Duymuştum. Benimde bir soyağacımın olmasını istemişimdir hep. Ama benim ağacım büyümedi. Hep tohum kaldı. İsmimin yanına baba, anne boşluğuna isim yazamadım. Öyle tek kaldı ismim. Tek kaldım. Benim soyağacımın tohumu yeşermedi.
Ailem vardı evet. Ama en çok aile yokluğu hissetim. Varla yok arası.. annemle babamın suçu yok zaten. Bendim hep belalı. Bendim sürekli cezalı. 14-15 yaşlarıma basınca sıkılmışlardı benden normal olarak. Bende kendimi kurtarmıştım onlardan. Evden kaçtım.
Önce zor geldi herşey. Sonra işe başladım. Bi taraftanda okudum. Okumayı seviyodum. Hayallerime giden tek yolu bırakmadım. Başarımla karşılarına çıkıp gururlandıracaktım. Koşacaktım babamın boynuna atlayacaktım. Bak kızın geldi, istediğin gibi biri oldu diyecektim. Taki gözlerimin önünde bir adama acımasızca vurulan arabayı görene dek. Herşeyden habersiz gittim yardıma. O yüz, o koku, o adam. Tanıdıktı sanki. Dört yıl önce bana " senin gibi bir kızım yok" diyen babama çok benziyordu. Hatta tıpkısının aynısıydı. Hatta sanırım.. oydu.. araçlar durur. Herkez toplanır. Ambulans sesleri.. baktım gözlerinin içine. Koca bir kırgınlık el salladı bana. Baba dedim. Ne çok özlemişim bu kelimeyi. Baba.. ve bakar bana o gözler. En son nefretle bakmıştı bana onlar. Tuttum elinden "baba" diye başladı gözyaşlarım intihar etmeye. "Baba.. Benim.." ve o el dokunur yüzüme. En son sertçe gelmişti yüzüme. "Burdayım baba. Yanında." Ve o kocaman seslerin içinde bana birşey fısıldadı. Cennete gireceğimin haberini verdi sanki. "Kızım" dedi. Kızım.. dünyadaki bütün iltifatlar bana edinmişti sanki. O kelime sadece onun ağzına yakışıyordu sanki. En son bana "senin gibi bir kızım yok!" Diyenin ağzına yakışıyordu. Ayaklandı. Az önce başkasına araba çarpmış gibi. Herkez "napıyosunuz beyfendi iyimisiniz?!" "Kıpırdamayın!" "Uzanın yere lütfen" "iyimisiniz?!" Diye bağırıyodu. Kalktı. Benide yerden kaldırıp elimi tuttu. Ve sarıldı. Hâlâ aynı yeni traştan gelmiş gibi kolonya kokuydu. Ben küçükken koktuğu gibi. "Kızım! Yaşıyosun.." dedi yüzümü endişeyle süzerken. "Maalesef. Maalesef yaşıyorum baba" Dedim gözlerinin içine daha çok odaklanarak. "Burdasın! Yanımdasın! Öldümmü ben?!" Diye bağırarak ağlamaya başladı. "Hayır baba. Hayır. Ölmedin yanımdasın" dedim sakinleştirerek. "Kızım" bi daha sarıldı. Bana hiçkimse böyle sarılmamıştı.
"Baba gel hastaneye gitmemiz lazım"
"Sende gel kızım. Bırakma elimi"
"Gelirim bende gel hadi."Ambulansa binip hastaneye gittik. Doktorla konuştuğumda "hastada kanser olması durumumuzu dahada zorlaştırdı hanım efendi. Hastamız görüldüğü kadarıyla uzun zamandır tedavi olmuyo. Tedavi olması şart. Tahliyelere bakıldığına göre herşeye hazırlıklı olmalısınız." "..."
Kanser..
Sonrasımı? 22 yaşına kadar çalıştım. 3 yıl. Okulu bıraktım. Daha doğrusu hayallerimi.. babama destek olmak için para biriktirmek için bıraktım hayallerimi. Hayatta elbet bişeyleri almak için bi şeyler vermek lazımdı. Bir bedel. Bir şart. Benimde elimde hayallerimden başka bişey yoktu.
Annem de gitmiş. Nereye bilmiyorum ama gitmiş. Onu hiç affetmeyeceğim. Babamı bu halde nasıl bırakabilmiş? Bilmiyorum. Anneme benzemişim ben çocukken. Gidişim benzemiş en çok.
2019/3/3
12:48
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehrin Masum Duvarları..
General FictionHerkez hikayesini gülerek anlatırken sıra bana geldi. Nereden başlayayım dedim? En mutlu olduğun an dediler. Durdum öyle. Yutkundum. boğazıma bir yumruk vurdular sanki. Babamın ölümüne dedim. "Bu kadar mı nefret ediyosun" dediler. Nefret sandılar k...