Olur ya onu zihninde bir evde yaşatırsın. O olmasa da onunla olan bütün anılarınızı o zihnindeki evin en âlâ köşelerine asarsın. O gidince o evin anahtarını bir kuyuya atarsın. Artık gelmez o, dersin. Öyle dedirtir sana. Evdeki bütün umut ışıklarını kapatırsın. Ev kapkaranlık olur. Ve senin karanlığa korkun vardır. Bırak o evi, kapkaranlık Olur içindeki şehir. Şimdi konu şu ki, nasıl gidişiyle bütün ışıklarını (umutlarını) söndürdüyse, gelip o ışıkları (umutları) kendisinin yakması kadar güzel birşey yok. Gelip korkusuzca o kuyudan anahtarı alıp çıkarması, sen korkma diye evdeki bütün ışıkları(umutları) tekrar yakması kadar güzel birşey yok.
O gelip kaldırır seni düştüğün yerden. O gittiği gün koca bir soru doğuyor. "Ne için yaşıyorsun Asmin? Hayatta kalma nedenin ne Asmin? Neden hala burdasın?" hepsinin cevabı benzer ama farklı açıdan sorulmuş sorular. Aynen cevabı bu kadar zor olamaz değil mi? Yanında olan biri için. Ama o yokken, etrafımda kimse yokken, bana yumruk oturtan bir soruydu bu. Kapımın önündeki papatyaları sulamak için yaşıyorum, diyebilirdim. Parktaki evsiz bir kediyi her gün beslediğim için yaşıyorum, öldürülen-şiddet gören kadınların sesi olmak için yaşıyorum, sokaktaki sevilmeye muhtaç bir köpeği sevmek için yaşıyorum. Bunlar beni bu ağır sorulu sınavdan geçirir evet. Ama olmasını istediğim cevaplar değiller. Hep başkaları için yaşıyorum, başkaları için ölüyorum. O soru bana soruldu ve ben başkalarını kullanarak cevap verdim. Çünkü kendim için yaşamıyorum. Çünkü kendi isteğimle yaşamıyorum. Çünkü ben bu minik sebepler için hayata dayanıyorum.
"Ne için yaşıyorsun Asmin?.."
Onun için yaşıyorum. O geldiği günden beri hiçbir sorudan korkmuyorum. Çünkü o bana sorulan her güzel sorunun cevabıydı benim için. Ondan başka kimsem yoktu evet. Umutlarımı söndürse bile karanlıkta sarılacağım biri yoktu ondan başka.
Bir papatyanın fal için koparılmış ama son bir yaprağı kalmış gibi. Papatyanın son umudu (benim son umudum). Uçurumdan düşecekken tutunacak tek dal gibi. Denizdeki tek tekne gibiydi benim için.
Gecemiz bir, gündüzümüz bir oldu sonra. Şarkılarımız, dizilerimiz, filmlerimiz, oyunlarımız.. Bu adam yaralarımı saramayacağını anlayınca kendisinide benimle yaralayandı. Yaralarınızı saranı değilde, sizi anlamak için kendini yaralayanı sevin. Koni siz olunca herşeyi durduranı sevin. Sizi bir tercihte bırakmayanı sevin. Sizi bir papatya gibi koparanı değil de, balkonda sevgiyle sulayanı sevin. Sizi babanız gibi sevecek birini sevin. Anneniz gibi şefkat gösterecek birini sevin. Ve emin olun ki bu insan hayatınızda karşınıza bir kez çıkacaktır. Kaderden şüphe etmeyin. Herkes bir gün doğru sevgiyi bulacağına eminim. Yalanlara kanıp kalbinizi kirletmelerine izin vermeyin. Hayatınız kalbiniz gibi güzel geçsin. Sevgiye giden yolunuz açık olsun..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehrin Masum Duvarları..
General FictionHerkez hikayesini gülerek anlatırken sıra bana geldi. Nereden başlayayım dedim? En mutlu olduğun an dediler. Durdum öyle. Yutkundum. boğazıma bir yumruk vurdular sanki. Babamın ölümüne dedim. "Bu kadar mı nefret ediyosun" dediler. Nefret sandılar k...