Üşüyordum, dudaklarım titriyordu. Sırılsıklam ve yorgundum. Onu gördüm. Üşüyen vücudum alev aldı. Şimdi de yanıyordum sanki. "Üşüyorsan yaklaş. Canım yanıyor!" diye bağırmak istedim. Ama yapamadım. Yapmadım. Tek yapabildiğim, ağır adımlarla ona doğru ilerlemekti. Hem ona koşarak kavuşmak istiyordu bir yanım. Hem de koşarak uzaklaşmak istiyordu diğer yarım. Aramızda iki-üç adımlık mesafe vardı. Uçuruma iki-üç adımlık mesafe gibi atıyordu kalbim. Gözlerine baktım öyle. Ölmüş duygularım canlandı sanki. Küf tutmuş yüreğim güneş ışığı gördü sanki. Sussuzluktan ölmüş papatyalarım yeşerdi sanki. Birşeyler hissediyordum uzun süre sonra.
Oda ıslanmıştı. Endişeyle yüzüme baktı. Aşk'la değil. Sevgiyle değil. İstediğim gibi değil. Sadece endişeyle baktı bana. Yaklaştı, "sırılsıklamsın Asmin!" dedi. Titreyen dudaklarım konuşmamak için büyük bir çaba sarfediyordu. "Biliyorum.." diye fısıldadım. Elini uzatıp ıslak ve hayallerimden kısa saçıma dokundurmak istedi. Bir adım geriye gittim.
"Dokunma bana. O ellerle. Lütfen."
"Çok mu umurunda iyi olup olmamam?"
"Evet. Evet umurumda Asmin."
"Buda yalan dimi. Herşey gibi. Yalan işte.." ağlamaya başlamıştım bile. "Ağlama.." dedi sadece. Ağlama.. Küçük intiharlardı binevi ağlamamak için yutkunmak. Ağlamaktan kızarmış gözlerimle ona baktım. "Niye geldin fındık? Beni yakmaya doymadın mı daha?" ağlamaya başladı. Ona ilk kez ağlarken şahit olmuştum. Ne demiştim ki? Ben mi ağlatmıştım onu? Birşey diyerek canını mı yaktım? Benim gibi acıyor mu canı acaba? Kafamda koca bir BİLMİYORUM. Dayanamadım ağlamasına. "İyi misin?" duyamayacağından şüphe ettiğim ses tonumla. "Ben bir okyanusa düştüm Asmin. O okyanus sensin. Çıkamıyorum. Boğuluyorum. Korkuyorum. Ama yine de vazgeçemiyorum. Boğulduğum okyanusa zaafım bitmiyor. Yapamıyorum ben sensiz işte." dedi ve iki eliyle yüzünü kapatıp hıçkırmaya başladı.
"Niye gittin o zaman?""Ne bileyim Asmin. Sensizde olur sandım. Onsuz yapabilirim dedim. Hiçkimse vazgeçilmez değildir dedim. Olmadı. Kahretsin olmadı." diye yalvarırcasına yüksek sesleri konuştu. "Tamam bağırma." dedim sakince. "Bağırmıyorum lan!" dedi daha yüksek sesle.
Onu hiç böyle görmemiştim. Bakışları yetiyordu herşeyi anlatmaya. "Unutmuşsundur sen bile beni şimdi." dedi ağlayarak bana bakarken. Onu zor duyabiliyordum. "Merak etme unutmadım. Yüzün ve hala en sevdiğim şiir. Kulaklarım ise sesine âşina ama fazlasıyla hasret."
Sonunda gözlerimin içine bakmaya gerçekten cesaret edebildi. Uzun zaman sonra yine o aşkla, hasretle, sevgiyle bakan gözlere denk geldim. Kafamı ellerinin arasına alıp boynuna gömdü beni. Sıkıca sarıldı. Sarılmasının bi anlamı olsaydı bu 'seni bi daha asla bırakmayacağım' olurdu. Ona sarılırken boğuk sesini duydum. "Benden senden başkasının elini tutarken içimde kelebekler uçuşmuyor. Senden başkasına bakınca gözüm parlamıyor. Kokunu aldıktan sonra her çiçek bana kötü kokuyor. Ben sana tutuldum kadın. Bırakma ellerimi sakın.." dedi. Dudaklarımı kulağına yaklaştırdım ve "her sensiz gecelerde yastığa sarılarak uyusamda ruhumun yanına kıvrılıp uyuduğunu biliyorum." dedim.
Yanaklarımı avcuna aldı. "Gel hadi. Üşütürsün bak." dedi beni şaşırtmayarak. Başımı onaylayarak salladım. Evin kapısına kadar bana yardım etti. Eve girip "teşekkür ederim" dedim. "Ne? Kovuyor musun beni yoksa? Sen bu haldeyken asla yanlız bırakmayacağımı belirtmek isterim." dedi omuzunu kapıya dayayarak. Konuşmadan kapıyı arkamdan açık bırakıp içeri girdim. Heryer dağınıktı. Ama önemli değildi. O yabancı değildi. "Sen git odana üstünü değiştir. Ben burayı hallederim." salona bir bakış atarken. Ağır ve sanki omuzumda dünyanın yükünü taşıyormuş gibi yorgun adımlarla odama doğru yürüdüm. Kısacık mesafede rüya olup olmadığını düşündüm. Onu gittiği günden çok kez rüyamda gördüm. Ama hiç biri şimdiki kadar güzel değildi. Bu bir rüyaysa lütfen kimse uyandırmasın.
2019/3/31
05:51
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehrin Masum Duvarları..
General FictionHerkez hikayesini gülerek anlatırken sıra bana geldi. Nereden başlayayım dedim? En mutlu olduğun an dediler. Durdum öyle. Yutkundum. boğazıma bir yumruk vurdular sanki. Babamın ölümüne dedim. "Bu kadar mı nefret ediyosun" dediler. Nefret sandılar k...