28.bölüm

9 1 0
                                    

Islak adımlarla arkamda kirli izler bırakarak odama doğru ilerledim. Her yeri elbise ve kâğıt yığını ile dağınık odamda temiz birşeyler aradım. Üstümü değiştirdikten sonra ıslak saçlarımı omuzuma bıraktım. Belimi duvara yaslayarak buz kesmiş yere oturdum. Gözlerim doldu. Aylardır gidişini kaldıramadığım adam, şimdi yanıbaşımda, evimdeydi. Neden bilmiyorum ama gülemiyordum. Ya onu affedemiyordum yada mutluluğun hissini unutmuştum.

O giderken aldığı şeyleri, geri geldiğinde bana vermemesiydi. Beni de ağlatan buydu. Kapı tıklandı ve yıllardır sağırmışımda duyduğum en güzel sesmiş gibi gelen sesini duydum. "Müsaitsen giriyorum?" cevap vermemeyi seçtim. Kapıyı yavaşça açarak içeri girdi. Beni öyle görünce endişeli yüz ifadesi yerini aldı. Yanıma çöküp, "iyi misin? Noldu? Saçların ıslak. Yere de oturmuşsun. Üşütürsün."  dedi yüzümü süzerek. Baş ve işaret parmağıyla çenemden hafifçe kaldırdı. Gözlerimin içine baktı. Duymakta bile zorlanacağım bir ses tonuyla "burdayım." dedi. Neden bunu bana güven verecek şekilde demiyordu ki? Neden korkuyor gibiydi. Gitmeyeceğini benden başkası duymasın sanki. Hayatının sırını verir gibi. Gidecek miydi yine? Bu yüzden mi korkuyordu? Bu yüzden mi emin konuşmuyordu?

Cevapsız sorular, sorular, sorular...

Onun bakışı daha da ağlamama sebep oldu. Ellerimden tutup, kalkmama yardım etti. Salona geçtik. Sarmaş dolaş sarhoş gibiydik. Ama bizi sarhoş eden sevgilerimizdi. Oturup etrafa baktım. Heryer düzgündü. Burayı böyle görmeyeli uzun zaman olmuştu evet. Haftalarca içip öylece bıraktığım kahve bardakları, göz yaşımı dindirmek isteyen peçeteler, dağınık koltuk çarşafları. Dağınık kâğıtlar yoktu. Herşey yerli yerindeydi. Onun benim yanımda olması gibi. Arkama oturup "gel bakalım. Kurutalım kıvırcığı" dedi minik ama bana mutluluktan kahkahalar attıracak bi tebbesümle. Odama ilerleyip odamdan seslendi, "kurutma makinesi neden yerinde değil?" sorusuna "bozuldu en son." dedim konuşmaya zorlanıyordum sanki. Sesim çıkmıyor boğazım kilitleniyordu. Çok yorgundum. Her anlamda çok yorgun ve dengesizdim.
Herşeyin yerli yerini ezbere biliyor unutmamıştı.

Elinde nerden bulduğunu bilmediğim temiz bir havluyla geldi. "Tamam o zaman havluyla kurutmamız lazım." dedi arkama otururken. Kafamı onaylayacak şekilde salladım. Ellerini Saçlarıma dokundurup beni sakinleştirmesindeki hissi çok özlemiştim. Ne zaman kendimi kaybetsem sarılır Saçımı okşardı. Bi süreliğine herşey güzelleşirdi. Saçlarıma öyle narin dokunuyordu ki, bir babanın kızının saçını örmesi gibi. Evet benim babam saçlarımı örmedi ama kulağa güzel geliyor. Örnek vermek istedim. Yüzünü saçlarıma bastırdı ve "saçların hala aynı kokuyor." dedi.

İçimdeki kelebeklerin katili olan adam, seni seviyorum demenin farklı bir yolunu bularak içimdeki kelebeklere yuva yapıyordu.

"Toka alayım hanımefendi" dedi avcunu açıp elini bana uzatarak. Bileğimdeki tokayı avcuna bıraktım. Saçımı bir erkeğin yapabileceği en mükemmel topuzu yaptı. Biraz dağınık olabilir ama güzeldi. Yani öyle söyledi. "Bak bakayım bana" dedi kafasını önüme eğerek. Gözlerinin içine baktım. "E sen benim yaptığım topuzla bile çok güzelsin fındık." dedi gülümseyerek. Gülümsemesi bulaşıcıydı. Evet evet bu bir hastalıktı. Ve ilaç almaya niyetim yoktu. Fındık.. Onun tarafından bana söylenmesinden çok hoşlandığım bir kelimeydi. Kelimeden çok daha ötesiydi. Eliyle topuzumdan çıkan minik tutamları kulağımın arkasına yerleştirirken, "daha iyi misin?" dedi. Minik bi tebbesümle, kafamı evet anlamında salladım. Oda gülümsedi.

Saat geç oluyordu. Elimizde su torbalarımız ve papatyalı çaylarımız ile koltukta birbirimize sığındık. Bir film açtık. Bizim filmimiz, incir reçeli. Filmin sonuna doğru heryer bulanıklaşmaya başladı. Sonrasını hatırlamıyorum. Gariptir ki daha dün gece bu saatte ağlamaktan perişan olmuş halde bu koltukta fotoğrafına sarılırken şu an yanımda olması. Hala inanamıyordum ve haklıydım.

Saçımı okşuyordu. Uyuyordum ama hissediyordum. Saçımı okşaması en güzel ninniydi benim için. O ninnisiz uyuyamayan çocuklar gibi...

Şehrin Masum Duvarları..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin