17.BÖLÜM "Son yardım."

148 16 1
                                    

Keyifli okumalar 🤜🏻🥊

Beren'den...

İçimde kopmakta olan fırtına zamanla duruldu, rüzgar dindi ve arta kalan enkaza herkes şahit oldu.

Geride kalmayı, öteki olmayı ve susmayı öğrendim. İçime atmayı ve görmemeyi beynimden asla çıkarmamak üzere ekledim.

İstanbul'a döndüğümüz o günden sonra Alp'le aramızda başlayan tarifi imkansız uzaklık zamanla daha da büyük bir hal aldı. O gün o evde ona zarar geldiği düşüncesi ile kafayı yemişken bana 'uzak durmamı' söylemişti.

Onu zayıf düşürdüğümü ve bunun isteyeceği en son şey olduğundan bahsetmişti. Asıl cesurluk, zayıf düşmekten korkmamaktır bana göre, cesurluk her halden korkmamaktır aksi korkaklıktır ve sevgi korkakları sevmez.

Tam tamına iki hafta.

Yüzünü görmediğim koca iki hafta. Banu'nun psikolog değil de veteriner olduğunu öğreneli, Alp'in ilaçlarından şüphelenip laboratuvara teslim edeli tam iki hafta olmuştu.

Onun için bu denli büyük işlere karışmama rağmen ertesi gün bize işe gelmememiz söylenmişti. İki haftadır Sara ile tek tük konuşmaktan ve arada bir buluşmaktan başka bir halt yapmıyordum.

Sadece aptallığıma yanıyordum, beni görmeden de yaşayabilen bir adam için aldığım risklere üzülüyordum.

Ardımda bıraktığım Sara'ya aldırmadan otoparkın çıkışına yöneldim. Yavuz benimle gelmesine izin vermemişti, kim bilir yine hangi emirleri verecek hangi üzücü davranışlarına bir yenisini ekleyecekti.

Durakta bekledim ve dalgınlığım yüzünden iki otobüs kaçırdım. Sonunda binip istediğim yere varınca adımlarım geri geride gitse de otobüsten indim.

Önümde koca bir yokuş vardı bu laboratuvara her geldiğimde ciğerimi parçalayan yokuşu bu sefer yavaş adımlarla çıkıyordum. Çünkü eskisi gibi heyecanlı değildim artık saf umutlarım da yoktu.

Alp'in bir oyunun içinde olduğunu düşünen o saf Beren yoktu artık. Beni gittiğimiz o evde kendinden uzaklaştırdığında, evinden kovduğunda ve yüzüme nefretle baktığında tüm umudumu söküp almıştı benden.

Keskin rüzgar her saçlarımı savurduğunda görüş açıma kapanan saçlarımı çekiyor ve gözlerimi kısıp bir adım daha atıyordum. Biliyordum, emindim Alp böyle doğmuştu ve böyle ölecekti.

Bu üzerine yapışan bir etiket olamazdı bu onun yapısında vardı. İnsanların canını acıtmak, kaba saba davranmak ve asla şefkatle bakamayan o gözler... hepsi onun birer parçasıydı.

Ondan ilaçları sakladığım zamanlarda bile bana uzak kalışından anlamalıydım onun için bir hiç olduğumu. Hep bir umut beklemiş ve canımı kasıtlı olarak acıtmadığını düşünmüştüm. Kollarımdaki morluklar, defalarca kez boğazıma yapışması hepsine katlanmış ve kendimi saçma bir hayale kaptırmıştım oysa gerçek basitti, Alp gerçekte zaten böyle biriydi.

Ben Beren, onu kendi hayal dünyama günlerce konuk etmiş ve en güzel özellikleri yüklemiştim. Ne acı ki bana gerçeği gösteren yine Alp oldu. İki hafta boyunca bir kez olsun beni görmeyerek bana bunu kanıtladı.

Belki de sonuçları almaya gelmiş olmam bile saçmaydı, yarın işe gidecektim eve gidip dinlenmek Alp için yine yeniden bir şey yapmaktan daha cazip gelse de yokuşu çıkmaya devam ettim.

Hemen dibimden geçen arabanın kornasıyla kendime geldim ve başımla özür dilemeye çalıştım. Şoförün kendi kendine söylenmesini umursamadan kenara çekildim ve geçmesini bekledim.

ARENAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin