13.BÖLÜM "Kimseye bir şey olmasın.."

1.6K 66 18
                                    


Beren'den..

Yavuz Sara'yı yanımdan alıp hızla götürmüştü. Bir yanım onun yanında güvende olduğuna inansa da diğer yarım en büyük tehlikenin Yavuz olduğunu söylüyordu. Çünkü Sara'nın ona nasıl baktığını görmüştüm. Ben onun tek bir bakışından her şeyi anlardım. İçerisinde bir savaş başlamıştı. Katiline aşık olmasından korkuyordum. Sara'yı herkesten iyi tanırdım. Onu korkutan her şey beni de korkutuyordu.

İlk cerrahi kesi atılalı kırk dakika olmuştu. Artık kas gevşeticinin etkisi geçmeye başladığından kalkıp 10 mg ek esmeron yaptım. Her hareketim içerideki cerrahlar tarafından dikkatle izleniyordu. Düşünmeyi sonraya ertelediğim bir diğer konu ise Cenk'ti. Yavuz'un bize beyin cerrahı olarak tanıttığı bu adam Alp'in hayatını mahvedenlerden biri olabilirdi. Alp'i o gün odada bulduğumda boğulmak üzereydi, nefes alamıyordu. Buna rağmen Cenk ve yanındaki adam artık o her kimse onu o odada o şekilde bırakmış, paçalarını kurtarmak için konuşuyorlardı. İçeriye girip ameliyatın nasıl geçtiğini soran doktorun sesiyle beynimde şimşekler çaktı. Bu ses.. o gün Cenk'le o lanet odada Alp hakkında konuşan adamın sesiydi. Hızla kapıya baktığım sırada bu adamın Celal yani diğer adıyla kalp cerrahı Dr. Celal olduğunu gördüm. Nasıl bir bokun içine düşmüştük böyle?

Anestezi fişime dönüp 10 dakikada bir kaydettiğim vital bulgulara bir yenisini daha ekledim. Ara ara hastanın tansiyonu yükseldiği için perlinganit yapma ihtiyacı doğuyordu. Ama geçici bir çözüm değildi. Bir iki dakika sonra tansiyon tekrar yükseliyordu. Bu yüzden tüm dikkatimi hastaya vermiştim. Dışarıda yaşadığım hiçbir olayın önemi yoktu. Ameliyathaneye adımımı attığım an ben ve hastalarım vardık. Birde canımın içi Sara'm.

"Anestezi, yarım saate işimiz bitiyor."

Konuşan ameliyathane hemşiresi Hülya olmuştu. Kafamı sallayıp hastayı uyandırırken kullanacağım şeyleri hazırlamaya başladım.

Kas gevşeticinin antidotu olan neostigmin ve onunla beraber kullandığımız atropini tek enjektöre çektim. Aspirasyon sondamı, uygun boyutta airway ve maskemi anestezi masasına yerleştirdim. Cerrahinin bitmesine yakın inhalasyon anesteziklerini kapatıp hastayı manuel olarak ventile etmeye başladım. Hasta kendi solumaya başlayınca ilaçları yaptım artık daha kuvvetli nefesler almaya başlayınca entübaston tüpünü büyük bir dikkatle çektim. Anestezi fişimi kapattım. Hastayı alması için görevli arkadaşları beklerken ortalığı topluyordum bir gözümde ameliyatı yeni bitmiş olan hastamdaydı. Görevli arkadaşlar gelip hastayı teslim aldılar. Yoğun bakıma götürülene kadar yanında gitmem gerektiğini söylesem de başka bir anestezistin teslim alacağını söyleyerek beni engellediler.

Soyunma odasına girip yere çöktüm. Burada olmak istemiyordum. Burada farklı işler dönüyordu. Bu insanların içinde Sara ile nasıl mutlu olabilirdik. Ben ışığı yakmadan karanlığın içinde tek başıma otururken soyunma odasının kapısı büyük bir hızla açıldı. İçeriye sızan ışığın gücü ve mükemmel kokusundan girenin Alp olduğunu anladım. Bu oyundan artık sıkılmıştım. Etrafımızda bin bir dolap dönüyordu ve Sara ile ben her şeyden bir haber aptal gibi bize her söyleneni yapmak zorundaydık. Bütün günün siniriyle ayağa fırladım

"Yuh be yuh. Soyunma odası yazıyor kafam kadar okuman yazman da mı yok?"

Cesaretim büyük bir takdiri hak ediyordu. Ama başıma geleceklere engel olamadı. Bağırmam bitince Alp aynı sertlikte kapıyı kapatıp kilitledi. Odanın ışığını yaktı. Sonra kalp atışlarımı hızlandırmaya yetecek kadar büyük bir sinirle üzerime yürümeye başladı. Artık iyice korkmuştum. O bana yaklaştıkça ben adımlarımı geri geri atmaya başladım. Ondan korktuğumu belli etmek istemiyordum çünkü bu onun hoşuna gidiyordu ama korkuyordum işte. Artık gidecek yerim kalmayınca duvara yapıştım. Alp aramızdaki mesafeyi sıfıra indirip iki elini duvara yasladı. Kapana kısılmış gibi iki kolunun arasında kalmıştım. Gözlerinden sinire dair ne varsa dışarıya taşıyordu. Çenesi bir taş kadar katıydı. Sağ elini duvardan ayırarak boğazıma koydu. Sıkmıyordu ama elinin orada olması bile beni boğmaya yeterdi.

ARENAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin