18.BÖLÜM "Söz Ver Bana."

258 13 13
                                    

Sara'dan...

Uzunca bir aradan sonra herkese merhaba. Dünyadaki belki de en düzensiz yaşayan insan olan ben bölümü geciktirdiğim için özür dilerim. Yaşadığım hayatı yönetemediğim için elimden de bir şey gelmiyor. Çok severek yazdığım bu bölümü çok severek okumanız dileğiyle.

Arabaya doğru yürüdüğümüz sırada yine susmuştuk. Bu sefer farklı olansa ikimizinde yüzünde kocaman birer gülümseme olmasıydı.

Ben ön kapıyı açıp koltuğa otururken Yavuz da şoför koltuğuna oturmuştu.

Hemen emniyet kemerimi takıp rahatça arkama yaslandım. İçimde Beren'in üzgün halinden dolayı bir burukluk olsa da,Yavuz'un gülümseyişi ve dün geceden sonra böyle gülümseyebiliyor oluşumuz tarifsiz bir sevinç oluşturuyordu kalbimde.

Beren çözecekti bu karmaşayı,yanlış anlaşılmaları. O çözmezse Alp çözecekti. Artık ilaç almayacağı için aklı başına gelirdi ve daha düzgün hareket ederdi diye düşünüyorum. Diyelim ki Alp de çözmedi bu düğümü. İşte o zaman sevdiğim adama söyleyecektim ve ondan yardım isteyecektim. Karşımdaki adam bana ve arkadaşlarına yardım etmeyi kabul etmeyecek kadar kötü kalpli değildi,biliyordum artık. Ve bu iş bana kalırsa yanımda olup elinden geleni yapacağını da biliyordum.

Kafamı çevirip Yavuz'a kısa bir bakış attığımda istemsizce gözlerimi tekrar çektim ondan. Gözlerim dışarda ağaçları incelerken aklım da o vardı.

Hala anlamsızca utanıyordum ona bakmaya. Bugün buraya gelmiştim ve kalbimdekileri birazda olsa belli etmiştim gelerek. Onun yanında kalmak istemekti bu ve onu sevmeseydim bunu yapmayacağımı da anlayabilecek kadar zekiydi Yavuz.

Belki de bu durum utandırıyordu şimdi de beni. Önceden gözlerine bakarsam anlayacak korkusuyla utanıp gözlerini kaçıran ben şimdi onu sevdiğimi bildiğini bildiğim için kaçırıyordum gözlerimi.

Yavuz arabayı çalıştırıp çorba olmuş trafiğin içinde sakince ilerlemeye çalışıyordu. Eskisi gibi yok yere direksiyonu parçalayacakmış gibi tutmuyordu. Hareketleri sakin ve narindi. Bir süre ilerledikten sonra otobana çıkmıştık. Süratle ilerlerken hava kararmaya başlamıştı. Hala nereye gittiğimizi bilmiyordum. Mutluydum. Yavuz'un yanında olmak dışında olmak istediğim başka bir yere yoktu aslında ama merak ediyordum nereye gittiğimizi.

Sormamak için sürekli dilimi ısırıyor,yanaklarımın içini kemiriyordum. Sorarsam tersleneceğim diye korkuyordum.

Önceden de korkuyordum ama bu başkaydı. O zaman şimdi olduğu gibi bulutların üzerinde değildim. O zamanlar Yavuz'un yanında yükselmem gibi bir durum söz konusu değildi. Buna asla müsaade etmezdi. Kabaydı. Acımasızdı. Ama şimdi düşersem çok yüksekten düşecektim ve canım belki de hiç yanmadığı kadar yanacaktı.

Ne garip şeydi aşk. Korkuyorsun,çekiniyorsun,utanıyorsun o insandan ama yine de onun yanında olmak istiyorsun. Bu delilik ama karşı konulamaz bir delilik.

Ben içimde gittiğimiz yeri sormamak için kendimle savaşırken yolların iyice ıssızlaştığını ve şehrin dışında olduğumuzu fark ettim.

Artık gardım düşüyordu. Soracaktım.

"Yavuz?"dedim. Bilmiyorum sanki içimden demiştim. O kadar kısık çıkmıştı sesim. Gülümseyen yüzüyle bana dönüp baktı kısa bir an.

"Efendim." Sesi..Şüphesiz dünyada ki en güzel müzikti.

"Şey..nereye gidiyoruz biz acaba?"dedim en tatlı halimle konuşmaya çalışarak.

ARENAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin