11.BÖLÜM "Benim dengemi bozmayınız."

984 94 29
                                    


Beren'den..

Kötü bir şey olacağına dair hislerim bütün gün devam etmişti ama ben onları bastırmaya çalışmıştım şimdi ise Alp'in evi boşaltması için insanlara bağırmasını dinliyordum. Mutfaktaki herkes çok korkmuş görünüyordu. Hem Alp'i sakinleştirmek hem de mutfaktakilerin endişesini azaltmak için Alp'in yanına gitmeye karar verdim.

Evet biliyorum şu an ölüme doğru yürüyordum ama bir şey yapmadan duramazdım. Yavaşça gidip Alp'in omzuna dokundum.

"Onları korkutuyorsun. Ben hallederim sen salona git." eliyle omzundaki elimi aşağıya itip ateş saçan gözlerini gözlerime dikti.

"Neyi hallediceksin? Her şey senin yüzünden oldu. Seni o lanet yere götürdüm ve seni gördüler."

"Kim gördü kim? Kimden korumaya çalışıyorsunuz bizi?"

"Beren uzaklaş. Dokunma bana. Git arabaya bin. Sara'ya gidiyoruz." Sara'nın adını duyunca her şey ağır çekim ilerlemeye başlamıştı. Bir şey olmuştu işte. Dediğini yapıp hemen arabaya bindim. Arabaya beni 6 kişilik bir koruma ordusu götürmüştü. Arabadan evi izlemeye başlamıştım evdeki herkes dışarı çıkıyordu. İçeride kimsenin kalmadığından emin olunca Alp'te çıktı. Durum giderek ilginç bir hal alıyordu. Alp arabaya biner binmez konuşmaya başladı.

"Merak edilecek bir şey yok. Açlıktan bayılmış. Yavuz'la bir oteldeler şu an. Oraya gidiyoruz."

"Açlıktan mı bayılmış? Arkadaşının milyonları var ve arkadaşım onun yanında açlıktan mı bayılıyor? Bir yanlışın var sinirdendir o sinirden, açlık olsa duramazdı."

Otele geldiğimizde deli danalar gibi Sara'nın odasına koştum. Alp oteldeler demişti ama ben odaya girdiğimde kimse yoktu. 5 dakika sonra Yavuz kucağında Sara'yı getirip yatağa bıraktı. Daha sonra revire indikleri için oda da olmadıklarını söyledi. Sara gözlerini açar açmaz soru yağmuruna tutmuştum. Önemli bir şeyi yoktu. Dedikleri gibi açlıktan bayılmıştı. Ayıp be ayıp.

Benden domates çorbası istedi. Nedense bugün yollarım sürekli domates çorbasına çıkıyordu. O değilde Alp'in evinde kalan Banu kimdi? Bu beni ilgilendirmezdi tabi, istediği gibi kalırdı.

Ama beynini patlatırsam kalamazdı.

Sara'nın getirdiğim yemeği yerken bugün Alp'in evinde domates çorbası yaptığımı söylemesinden sonra donup kalmıştım. Şu an Sara'nın  tuttuğu kaşığı gözüne sokarak oymak istiyordum. Alp inceden inceden bana bakıp gülüyordu.

Sara kendini yemeğe kaptırıp beni unutunca dışarı çıkıp hava almak istedim Alp'in bakışlarına daha fazla tahammül edemeyecektim. Odadan çıkıp kendimi koridora attım ve uzun koridoru takip edip terasa çıktım. 5 dakika geçmeden Alp'in parfümünün kokusu burnuma geldi. Belli ki arkamdan gelmişti.

"Neden geldin? Yavuz'la Sara'yı yalnız mı bıraktın offfff.." oflayarak Sara'nın odasına doğru yöneldiğim sırada beni tuttu.

"Merak etmek kardeşim ona bir şey yapmaz."

"Ama aç bırakır."

"Neden söylemedin çorbayı senin yaptığını?" bu muydu konumuz şu an söylesem ne olacak ki benimle aynı masaya bile oturmak istememişti. Tabi tüm bunları ona söylemezdim. Beni yanlış anlardı. Yani doğru anlardı.

"Ben yaptım desem muhakkak bir kusur bulur beni sinir ederdin. Ama maşallah başka birinin yaptığını sanınca 3 tabak içtin ne mide varmış sende de."

"Güzelim, bu kasları beslemek öyle kolay olmuyor."

"Tamam tamam uzak tut onları benden."

Ben gitmekten vazgeçip ayaklarımızın altındaki şehiri izlemeye başlamıştım. Hava yavaş yavaş kararmaya ve soğumaya başlamıştı. Ben hayran hayran şehrin ışıklarına bakarken Alp yine tüm dikkatimi üzerinde toplamayı başardı.

ARENAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin