Af

4K 325 640
                                    

Medya okumanızı daha da güzelleştirir

İyi okumalar 💜💜
_____________

"Evinde kocaman biy kaydıyak vay. Yatağının altında deys çalşıyoy. Babamdan öyle biy yatak almasını istedim ama bunun için fazla küçükmüşüm."

Seokjin küçük çocuğun yüzüne nemlendirici kremi sürerken konuşurken büzülen dudaklarına ve belirginleşen gamzelerine takılıyordu gözleri. Tatlı heyecanına kıkırdamıştı, Sang Joon da büyüğünün geniş gülümsemesine dalmıştı sessizce.

"Neden sustun meleğim?"

"Hiç, çok şiyin güldün, dikkatim dağıldı."

Bu tatlı iltifat ile kahkahasını tutamamış, küçük çocuğu kendine çekerek sımsıkı sarılmıştı. Minik beden anında kollarını boynuna dolarken huzurla mırıldanıyordu.

"Hazır mısınız?"

Seokjin gülüşünü silmeye çalışırken içeri giren çekici bedenden gözlerini çekip başını eğdi hızla. Sang Joon kollarının arasından çıkmış, babasına doğru koşup kucağına atılırken kıkırdamıştı. Seokjin başını kaldırmadan ayağı kalktı. Namjoonun sorusunu cevapsız bırakırken küçük çocuğun kirli kıyafetlerini alıp basketbol potası şeklindeki kirli sepetine fırlattı.

Namjoonla beklenmedik bir şekilde yaşadığı tutkulu dakikaların ardından nefes nefese kalmış, gözlerini dudaklarından ayıramadan özür dileyerek kendini odaya kilitlemişti. Dakikalarca belki de saatlerce kendini mutlu bir çığlıkla attığı yatağa uzanmış vaziyette onun dudakları arasında ezilmiş, şişmiş dudaklarında gezdirdi ellerini . Tatlı bir aroma her dudaklarını yoklayışında diline varınca daha çok kıkırdıyordu. Tek sorun akşam olmasına rağmen saatlerdir yüzüne bakamıyordu.

Yüzüne yayılan tebessümle yanakları kızarırken başını kaldırmaya hiç niyeti yoktu. Onu affettiğini söylememişti ama bu çok yakındı değil mi? Her şeyden öte hala onun zaafıydı... Hala ona tekrar aşık olmaktan korkacak kadar etkileniyordu. Bu hayatını sevdiği bir gruba adayıp en güzel anında onları gören küçük bir kızın mutluluğu gibiydi. Seokjin ilk defa kendini o küçük kız kadar mutlu hissediyordu. Yine de içindeki şeytan yüzüne taktığı Alex maskesiyle sürekli kalbini dürtüyordu.

"Seokjin?"

"Ha?" Daldığı düşüncelerden sıyrıldığında Namjoon kollarını bağlamış halde onu izliyordu. Gözleri kızaran yanaklarında gezerken alaycı tebessümü yine yerini bulmuştu. Bu serseri sırıtış yanağındaki hafif çukur ile ona ne kadar yakışıyordu böyle. Derin bir iç çekti.

"Hazırlanmamışsın."

"Ben gelmeyeceğim." Mutluluğu bu kadardı işte. Alex denen herifin evine akşam yemeğinde zehir gibi geçen dakikalar için davetliydi. Onlar geçmişi lüzumsuzca yad ederken, konuya dahil olmadığını yüzüne vurulurken dayanamayacağını biliyordu. Canı yanardı, ölümüne kendi ayaklarıyla gitmek aptallık olurdu.

"Ne demek o?"

"Gelmeyeceğim işte."

Büzülü dudaklarıyla konuşurken mırıltılı çıkan sesinin ardından ciddiyetini korumak için gözlerini kaçırıyordu. Daha fazla kızarırsa uzun süre dilinden düşmeyeceğinden emindi. Dağılmış açık kahve saçlarıyla, bol pijama takımı ve büzüp durduğu dolgun dudakların tamamladığı yumuşak yüz hatlarıyla çocuk gibiydi. Namjoon gülümsememek için kendini kassa da görüntünün karşısında tebessümünü gizleyememişti.

"Siz eğlenmenize bakın, konuşacağınız çok şey vardır."

Namjoonun kahkahası odayı doldurunca somurtmaya bırakıp şaşkınlıkla titreyen adem elmasına takıldı gözleri. Namjoon gülmeyi kesip kıkırtılarının ardından mırıldandı.

Copo de Nıeve | NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin