Kuru soğuğun parmak uçlarında bıraktığı sızı yüzünden güç bela kavradığı fermuarı boğazına kadar çekti. Soğuktan kızaran avuç içlerini birkaç kez birbirine sürttükten sonra az da olsa ısınmak umuduyla kalın montunun ceplerine koydu.
Bir süre sonra açılmasını beklediği kapının sesi kapının kenarlarında birikmiş dalıp gittiği kristallerden başını kaldırmasına sebep olmuştu. Koyu kahve ahşap kapının ardından çıkan Jimin parlak gülümsemesi ile kollarını kıvırdığı siyah boğazlı kazağını çekiştirirken bir yandan da bacağına yapışan oğluna söylenmekle meşguldü.
"Hyung, hoşgeldin."
"Merhaba, Jimin. Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama aklımı kaybetmek üzereydim."
"Saçmalıyorsun şu an. İçeri gel."
Seokjin sessizce içeri girdi. Sıcak dalga yüzünü yalayıp kasılmış kaslarını yavaşça gevşetirken şömineden kaynaklanan odun kokusu tamamen kahve tonlarında döşenmiş bu evi oldukça sıcak bir atmosfere itmişti.
"Çocuklar nerede? Ve hyung, Tanrı aşkına...Sakın bana bunca yolu yürüdüğünü söyleme."
"Araç yoktu Jimin. Namjoonun arabasının motoru arızalıydı biliyorsun. İşe gitmesi için kendi aracımı verdim." Çıkardığı montu koltuğun üzerine bırakmış, mutfağın girişinde yer alan masaya oturmuştu o sırada. Jimin elindeki sıcak çikolatalardan birini ona doğru uzatırken usulca bir teşekkür mırıldanmıştı.
"Çocuklar uyuyordu. Dün gece bütün gün Namjoon'la oynadılar. Geldiklerinde üçü de zombi gibiydi.Uyandırmaya kıyamadım. Yoongi ile beraberler şimdi."
Kıkırtısı sessiz evi dolaşırken onlara eşlik eden ince ses konulmaya şahit olan üçüncü şahsı ortaya çıkarmıştı. Jimin oğlunun geçici ailevi sorunlar yüzünden üzülmesini asla istemiyordu. Bu nedenle Jeon San Jiminden aldığı uyarıcı bakışlarının ardından odasına doğru yol almıştı.Konuşmaların çoğunu çocuklar etkilenir diye gizliden gizliye yapıyorlardı. Jeon San her ne kadar büyüdüğünü iddia etse de Jungkookun vücudundaki kurşun yaralarını görmesi bile onu yeterince ürkütmüştü. Hassas olduğunu biliyordu.
"Anlat bakalım. Sabahın köründe buraya kadar yürümenin sebebi ne?"
Derin bir iç çekti Seokjin. Kupasının kenarındaki küçük tavşan motifinde gezdirdi parmaklarını.
"Evliliğimizin üzerinden 6 yıl geçti, biliyorsun. Namjoon fazlasıyla düşünceli biri. Zaman zaman zihninin meşguliyetinden bize zaman ayıramadığında her zaman bıkmadan bizi be kadar çok sevdiğine dair cümleler söyler tüm gün."
Jimin kıkırdadı. Zaman gerçekten çabuk geçiyor,diye düşünmüştü sessizce. Yıllar öncesine kadar birbirleriyle konuşmaktansa bir araya gelebileceklerine dahi inanamıyordu.
"E ne güzel işte."
"Sorun bu değil ki. İki haftadır bu rütin bozuldu,Jimin. Bilmiyorum, belki de gerçekten yaşlandım. Belki de bedenen ve ruhen ona yetemiyorum ya da eskisi gibi davranmıyorumdur. Belki de artık her gün gördüğü bu yüzden bu karakterden sıkılmıştır. Yine de bu canımı çok yakıyor, anlıyor musun?"
Jimin dalgında salladı başını. Ağabeyi yüzünü kontrol etmek ister gibi her mimiğinde gözlerini gezdirirken dudaklarını ısırıyordu. Kafasında her şeyi toparlamaya çalışmıştı.
"Hyung, öyle deme. Hepimiz bir gün yaşlanacağız zaten ancak İnan bana henüz oldukça gençsin. Buna daha vaktimiz çok ve...Namjoon hyung bu. Bilirsin işte,mutlaka bir açıklaması vardır. Sizin için yapmayacağı şey yok ki hem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Copo de Nıeve | Namjin
Fanfiction"Bugünden itibaren BTS yoluna 6 kişi olarak devam edecektir"