Davetsiz Misafir

3.7K 339 264
                                    

Seokjin dolu gözlerini elinin tersiyle kurularken derin bir iç çekerek kucağındaki bilgisayarı düzeltti. Sang Joon okuldan gelir gelmez odasına çıkıp uykuya dalmış, kurduğu masa ile Namjoonun hastaneden gelmesini bekliyordu. Yemek hazırladığı sırada Jimin onu görüntülü aramıştı. O da çok özlemişti kardeşini.

"Vay canına, demek sizin kadar güzel bir oğlanın amcası olacağım."

"Evet hyung, ve şey... Burada olmanı çok isterdim. Sen gerçekten... Kötü görünüyorsun."

Seokjin bilgisayar önünde bağdaş kurmuş, bir eliyle karnını sıvazlarken diğeriyle yerden destek alan Jimine baktı bir süre. Sessiz kaldı. Günlerdir değiştirdiği tek şey Kim ailesine evdeki varlığını hissettirmek ve buna alıştırmak olmuştu. Her ne kadar ötesine geçmeye çalışsa da Namjoonun kalın duvarları buna engel oluyordu.

Sang Joon çoğu zaman o duvarları delmek için Seokjine yardımcı olsa da eski haline dönmesi birkaç dakikasını alıyordu. Bu, Seokjini yıpratmıştı. Yoruluyordu, onun çevresine olan düşkünlüğünden, kendisine olan soğukluğundan, varlığını kabullense de değersiz olduğunu hissettirmekten vazgeçmeyişinden yorulmuştu.

Namjoon hala yemek konusunda ısrarlara devam ediyordu. Öyle ki 3 kilo almıştı bile. Yine de bu umut filizlerinin büyütebileceği kadar etkili olmamıştı kalbinde.

"Ben iyiyim. Bana iyi bakıyor, Jimin. Bir kez olsun beni düşüneceğine ekibinin karşısında Aslan kesilip yanında kedi yavrusuna dönen kocanı ve karnındaki bebeği düşün. Hem Doğumda zaten orada olacağım. Yani... Bir iş bulabilirsem, orada olacağım."

"İş mi?"

"Bilirsin, uçak biletleri pahalı oldu ve tek kuruş para getirmedim."

Jimin şaşkınlıkla aralığı ağzını ayıplar biçimde kapattı. Kaşları anında çatılırken kameraya doğru hafif eğilmişti."Sen kafayı mı yedin?!"

"Param olsaydı şu ana bir otelde sürtüyor olurdum, ayrıca Namjoonun hayatına bir film karesine bakar gibi bakıyor olurdum Jimin."

"Hyung! Tanrı aşkına, şu haline bak, 33 yaşında bir adamsın ama bir liselinin vücuduna sahipsin. Amerika gibi bir yerde kısa sürede para biriktirmek için ne iş yapabilirsin ki?"

Seokjin duraksadı. Haklıydı. Doğuma çok kısa bir zaman kalmışken nasıl gideceği konusunda en ufak bir fikri bile yoktu. Garsonluk gibi basit bir işle dahi gece vardiyalarına kalsa da asla o kadar para biriktiremezdi.

"Namjoon hyungdan is-"

"SAKIN JİMİN?!"

Jimin irkilerek geri çekilirken Seokjin henüz düzenlediği nefesleri ve iyice açtığı gözleriyle bilgisayar ekranındaki yansımasına baktı. Bütün bedeni gerilmişken kalbi ansızın Namjoondan izin isterkenki görüntüsünü aklına yansıtmış, nefes nefese kalmasını sağlamıştı.

"Hyung, sana karşı soğuk ve ön yargılı olabilir ama acımasız değil, biliyorsun."

Seokjin duraksadı bir kez daha. Sahip olduğu şeyleri düşünürken başını eğmiş, hatırladıkları ile yanakları kızarmıştı. Merhamet... Sahip olduğu yetimhane zinciri, bir okulda verdiği yabancı dil ve matematik dersleri, tatlı ve sıkı sıkı bağlı olduğu oğlu, onunla sırf karakteri için iş birliği isteyen tıp sektöründeki dev iş adamları... Merhamet Namjoonun kendisiydi.

"Biliyorum." Kediden farksız çıkmıştı sesi. Utangaç hali Jiminin hoşuna gitmiş olacak ki gözleri kısılana kadar gülümsedi. İçten içe bu halleri için üzülse de sonunda birbirini kabullenmeye başlamaları çok hoşuna gitmişti.

Copo de Nıeve | NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin