"Gerçek bir öpücük." deyip başımı salladığımda hayretle bana bakakaldı.
"Şimdi de benden seni öpmemi mi istiyorsun?" diye sorunca ona delirmiş gibi baktım.
"Bu da nereden çıktı? Sen aşamayı sordun ben de söyledim. Sana söylemiştim ben de bir kızım ve benim de gururum var." deyip tekrar ayağa kalktım.
"Senin gururun olabilir ama zorunlulukların sınırlarını zorlayacak cinsten. Kim tanımadığı birini öpmek ister ki?" diye söylendiğinde ters ters ona baktım.
"Beni yanlış anlama ama daha birkaç dakika önce vücudumun her santimini ezbere bildiğini söylüyordun. Şimdi ise tanımadığını söylüyorsun. Duygu ve düşüncelerinin değişme hızına yetişemiyorum." diye söylendim.
"Umarım duygu ve düşüncelerini anlayabildiğin bir kral bulursun kendine." dedi benim gibi konuşarak.
Sinirle ona bakarken, tahammül sınırlarıma geldiğimin farkındaydım.
"Seni yakmadan önce geceyi burada bitirirsek ikimiz için de daha iyi olur." deyip masadan uzaklaşırken peşimden gülüyordu.
"Yeri geldiğinde ikna edici olsan da beni alev alan bir kızı öpmeye ikna edemezsin." diye seslendiğinde hırsla dönüp en kötü bakışımı yolladım.
"Dikkat et de ikna etmeye çalışan sen olma. Unutma o lanet edip durduğun bağ sende." deyip yoluma devam ettim.
İçimden hakaretler saydırarak merdivenlerden çıkarken yaşadıklarımın gerçekliğine inanamıyordum. Ben her zaman bunları çok daha farklı, çok daha romantik hayal etmiştim. O kadar seçenek içinden Ajax olmak zorunda mıydı? Satir yani keçi-insanlara bile razıydım.
Eve girdiğimde sinirli de olsam ses yapıp diğerlerini uyandırmamak için sessiz olmaya çalıştım. Kendimi odama attığımda hala orada oturup oturmadığını merak ettim. Ses algımı açtığımda kendi kendine söylenirken buldum.
"Kaç yaşındasın sen 25 mi 5 mi? Her seferinde aynı şeyi yapmak zorunda mısın? Normalde olduğun gibi davranamaz mısın?" diye söylenerek yürüyordu.
Eve girdiğini anlayınca dinlemeyi kestim. En azından yaptığı için pişmandı. Hem rahatlamak hem de yarına kendimi hazırlamak için duşa girdim. Çıktığımda bir nebze daha iyiydim. Zor da olsa uyumayı başardım.
Uyandığımda rüyalar dışında zinde bile sayılırdım. Bugün için özenle hazırlanıp kırmızı gömleğimi, siyah pileli eteğimi giyip kırmızı da bir ruj sürdüm.
Beyaz tenimle tezatlık oluşturan rujum yeterince dikkat çekiciydi. Saçlarım ve makyajım hazır olduğunda odaları gezip evde kimse olmadığını görünce yalnız kahvaltı yapmak istemeyip pastaneye gitmeye karar verdim.
Merdivenlerden inerken Ajax'ın da hazırlanmış çıktığını gördüm. Beni fark ettiğinde kaşlarını çatıp baştan aşağı beni inceledi. Sıra rujuma geldiğinde düşüncelerini dağıtmak ister gibi başını salladı.
"Günaydın!" diye seslendim neşeli bir şekilde.
"Günaydın." dedi dikkatle bakarken.
"Bu saatte nereye gidiyorsun? Hangi çocuk bu saatte boks dersine gider ki." dedim yan yan gülüp, şimdi sıra bendeydi.
"Cacia telefonunu unutmuş. Onu götüreceğim." deyip omuz silkti.
"Ben de pastaneye gidiyorum. Beraber gidebiliriz." dediğimde duraksayıp düşündü.
Onu beklemeyip dışarı çıktım ve sürücü koltuğuna geçtim. Peşimden kararsız adımlarla geldiyse de dayanamayıp arabaya bindi. Emniyet kemerini bağlamakla meşgulken bu sefer ben onu inceledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monoark
ParanormalReşit olmama 19 gün kala Monoark dövmelerimin sancılı oluşum sürecinin başlamasıyla bizim kaçışımız da başlamış oldu. 4 yıl süren Akhilleus'u arama çabalarımız henüz sonuç vermemişti. Ben sıradaki 846. Monoark olarak savaşçımı yani Akhilleus'u bulma...