Bölüm 13

845 52 9
                                    

Parmaklarımla oynayıp gözlerimi ondan kaçırdım.

"Hektor. Ben." dediğimde uzanıp elimi tuttu.

Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Anlık bir tereddüt bile göremedim. Hektor gerçekten eşim olmak istiyordu.

"Hemen cevap vermek zorunda değilsin. Şimdi aklının Ajax ile karışık olduğunu biliyorum. Geleceği ve yönetim için gereken gücünü, itibarını düşün." deyip elimi hafifçe sıkıp kalktı ve odadan çıktı.

Onların söylediklerinde de doğruluk payı olduğunu biliyordum ama benim gözümde asıl sorun Ajax'ın insan olması değil kontrol edemediği duygularıydı. Ben zamanla Akhilleus'umun insan olmasının iyi bir şey olduğunu düşünmeye başlamıştım. Asırlardır dışlanan insan ırkı için bir umut ışığı olarak görüyordum. Ajax'ın aniden parlamalarının ise tahtta bana zor anlar yaşatabileceğini biliyordum.

Kendimi yatağa bırakıp gözlerimi tavana diktim. Acaba bütün Monoarklar benim yaşadıklarımı yaşamış mıydılar? Bir tanesiyle konuşup danışabilmek için çok şey verebilirdim. Bana Ajax'ı bırakıp yoluma devam etmemi söylese bunu yapabilecek miydim?

Yatakta dönüm yüz üstü yattım. Sıcakladığım için ceketi çıkarıp cekete sarıldım. Ajax'ın kokusunu içime çektim. Bir Monoark'ın Akhilleus'una bu kadar bağlanmaması gerektiğini biliyordum ama onu şimdiden özlemiştim.

Birinin bana sarıldığını hissettiğimde irkilerek uyandım. Kararan hava yüzünden odanın içi karanlıktı.

"Benim." deyince sesinden Ajax'ı tanıyıp rahatladım.

"Seni bu kadar gerecek ne oldu?" diye sorup şefkatle uzanıp tekrar beni kollarına aldı.

Duş jeli ve yeni yıkanmış çamaşır kokuyordu. Yanıma uğramadan önce eve uğramış olmalıydı.

"Emily evde mi?" diye sordum konuyu değiştirip.

Konuşmadan sadece başını salladı. Yine sinirlenmiştim. Pes etmek nedir bilmiyordu.

"Bir şey mi dedi yine?" diye sordu parmağıyla çenemi havaya kaldırıp.

"Sürekli birşeyler söylüyor." deyip iç çektim.

"Onunla konuşmak zorunda değilsin. O Cacia'nın arkadaşı bizim hayatımızda olmak zorunda değil." dedi basitçe.

"O senin hayatında olmayabilir ama sen onun hayatının merkezindesin. Ayrıca sorun onun konuşması değli. Sizin evde bu kadar vakit geçirmesi canımı sıkıyor." diye itiraf ettim başımı eğerken.

"Beni kıskanıyor musun?" diye sordu şaşkın ve mutlu bir şekilde.

Gözlerimi kapayıp cevap vermeyince beni ani bir şekilde öptü. Gözlerimi açıp ona şaşkınlıkla baktığımda hala sırıtıyor ve cevap bekliyordu. Konuya döndürmek için ilginç teknikleri vardı.

"Biraz." dedim çekinerek.

Tekrar öpmek için eğildiğinde hafifçe geri çekilip elimi havaya kaldırdım.

"Peki. Kabul ediyorum. Kıskanıyorum. Mutlu musun?" dedim parmağımla tişörtünün üzerinde şekiller çizerken.

"Evet, hem de çok." dediğinde karanlıkta parıldayan gözlerine bakıp gülümsedim.

Tekrar beni öpmek için eğilirken kapının tıklatılmasıyla irkildim. Elimi göğsüne koyup durdurdum.

"Uykum var." diye seslendim kapının önündekinin gitmesi için.

"Odanda saklanamazsın Agapios güçlü olmalısın." dediğinde annem kalkmak için kıpırdandım ama Ajax'ın beni bırakmaya niyeti yoktu.

"Kaçmıyorum anne sadece yorgunum." dedim ikna edici bir sesle.

MonoarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin