~11~

3.2K 266 87
                                    

"Servis yaparken sabırlı olman lazım. Bazen abuk subuk insanlar olabiliyor. Sarhoş olup sarkıntılık edebilirler ki zor bir durumda biz yardımcı oluruz merak etme"

"Teşekkürler, üstesinden gelebilirim"

Bugün ilk iş günüm olduğu için Hoseok Bey adamlarından birini bana burayı tanıtması için görevlendirmişti. Yaklaşık yarım saattir bu koca barda gezip durmuştuk.

"Peki işe ne zaman başlayacağım?"

Adam dik dik bakıp etrafa bir göz gezdirdi ve kolumu tutup beni küçük bir odaya soktu.

"Hemen şimdi başlayabilirsiniz. Kıyafetler burada" diyip odada beni yalnız bıraktı. Topuklu ayakkabıları görünce göz devirip üzerime beyaz sıfır kolu geçirdim ve altıma siyah bir şort giyindim. Ne kadar saçma dedim içimden. Ardından zorda olsa ayakkabıları giyinip adım atmaya çalıştım fakat kapıya yapışmam çok uzun sürmemişti.

"Hay böyle işi!"

Saçımı at kuyruğu yaptım ve önüme düşenleri kulağımın arkasına yerleştirdim. Dışarı çıktığımda adam çoktan gitmişti. Telefonu cebime koydum ve içeri girdim. Çalan müzik ritmi bana iyi gelmişti. Bu müziklerden enerji alıp, sıkıca çalışırım diye düşündüm. Gittikçe artan müşterilere şaşırmış bir şekilde bakarken bu mekanın gerçekten kaliteli bir yer olduğunu düşünmüştüm. Hoseok için işler iyi olmalıydı.

"Nasıl gidiyor ilk gün bakalım?"

Burada tanıştığım başka bir kız garson bana gayet iyi davranıyordu. Tek kız garson da biz oluyorduk zaten.

"İyi de şu topuklu olmasa daha iyi olurdu"

Yarım ağız gülümsedi ve sarı saçlarını savurdu.

"Alışırsın"

Kafamı olumlu anlamda sallayıp tekrar müşteriler ile ilgilenmeye başladım. Artık saat geç olduğu için insanlar yavaş yavaş gidiyordu ve benim ayaklarım neredeyse kopmak üzereydi. Cebimde titreyen telefonu aldırmadan işime bakıyordum sürekli. Gece saat 01:00 bitişti ve saat şuan 12:20yi gösteriyordu. Derin bir nefes alıp etrafa son bir kez baktım. İlk günden tembel damgası yemek istemiyordum, bana göre değildi bu.

"Jung, Hoseok Bey seni odasına çağırıyor"

Başımı olumlu anlamda sallayıp elimdeki tepsiyi bıraktım ve Hoseok'un odasına doğru gittim. Kapıya vurdum ve 'gir' sesini duyunca içeri girdim. İçeri girer girmez geçen günün aksine bugün spor giyinmiş olması dikkatimi çekmişti. Bu adam gerçekten giyinmeyi biliyordu. Düz siyah bir badi, üzerine yine siyah bir ceket giymişti. Klasik ayakkabı ve siyah kumaş pantolonu ile gayet havalı görünüyordu. Kaşının üzerinde duran demirleri saymıyorum bile...

"Hoseok Bey, beni çağırmışsınız"

Elindeki dosyayı masaya koydu ve sağ elini pantolonun cebine yerleştirdi.

"Evet, ilk günün nasıl geçti merak ettim. Alışabildin mi?"

"İyi gidiyor fakat şu topuklu ayakkabılar olmasa daha iyi olurdu" dedim bir ayağımı kaldırarak. Şaşkın bakışları benimkiler ile buluşunca ayağımı geri indirdim.

"Yanlış birşey mi söyledim?"

"Hayır sadece fikrini belirtmiş olman hoşuma gitti"

Dediğine kaşım çatık bir şekilde bakarken ne kadar saçma olduğunu düşündüm. Bu gayet normal değil mi? İnsanlar tabi ki düşüncesini belirtir.

"Yani burada çalışanlar benden korktukları ya da çekindikleri için böyle konuşmazlar. Ve senin böyle söylemen hoşuma gitti"

"Anladım" dedim sadece. Niye korkuyorlardı ki? Görünüşünün sert durması yüzünden ise haklı olabilirlerdi.

love or die/KTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin