Şuan hayatımın en güzel zamanlarını yaşıyordum. Hemen hemen bir aydır hamile olduğum gerçeği beni aşırı mutlu ediyordu. Şimdiden her şeyi düşünüyordum. Onu o kadar çok sevecek ve iyi bakacaktım ki... Kendimde eksik olan ne varsa ona daha fazlasını verecektim. "Jung şunlara bak! Yeğenim bir doğsun dayısı ona bunlardan alacak" Elindeki telefonla gösterdiği oyuncak silah ve kılıçları görünce küçük bir kahkaha attım. "Jimin daha cinsiyeti belli değil. Ayrıca ne o silahlar, kılıçlar?" Ekranı kapatıp cebine koyarken gururla göğsünü kabarttı. "Cinsiyeti ne fark eder? Sonuçta annesi sensin değil mi?" Uzun zaman sonra yanımıza gelip bizim çocuklarla tanışan Jin arkasına yaslanarak konuştu. "Ona en özel yemeklerden yapacağım. Ayrıca böyle yakışıklı bir amcası olacağı için çok şanslı" Taehyung gülerek elini belime sardı ve bedenimi göğsüne dayadı. "Çocuğumuzun maruz kalacağı şeylere bak" diye sadece benim duyacağım şekilde konuşurken göz ucu ile yüzüne bakıp güldüm. "Jungkook ve Lara nerede?" Konuyu değiştirip başımı Taehyung'un omuzuna koydum. "İkisi bugünden beri yoklar" Namjoon ve Hoseok sonunda oynadıkları oyunu bırakıp gerçek dünyaya dönmüşlerdi. Başımı aşağı yukarı sallayıp gözlerimi kapattım. Bugünden beri önceden kaldığım güzel evdeydik ve ben çok yorgun hissediyordum. Başımı kaldırıp Taehyung'a gözlerimi kısarak baktım. "Artık eve mi gitsek?" Direkt endişe ile bakınca gülmeme engel olamamıştım. "Bir şey mi oldu yoksa?" Elini tutarak sakince konuştum. "Korkma hemen, sadece yorgun hissediyorum" Derin bir nefes alıp yavaşça ayağa kalktı. "Biz artık gidelim" Hepsi ayaklanıp merakla bize bakarken kısa bir açıklama yaptım. "Yorgun hissediyorum" Salondan çıkıp kapıya doğru yürürken Taehyung benden önce giderek hırkamı alıp yavaşça giymeme yardım etmişti. "Kendini çok yorma" Sonunda konuşan Yoongi'ye başımı olumlu anlamda sallayıp ayakkabımı elime aldım. Ortam biraz kalabalık olduğu için çok konuşmuyordu o yüzden bir ara onunla ayrı görüşmeyi aklıma not etmiştim.
"Ya eğilme! Ben giydiririm" Taehyung'a 'ciddi misin' bakışını atarken o çoktan elimden ayakkabıyı almıştı. Daha bir ay olmuştu niye bu kadar korkuyordu anlamıyordum. Karnım adam akıllı büyümemişti bile. "Saçmalama Tae" Bir hışımla elinden ayakkabıyı geri alınca saçını karıştırdı. "Dikkat etmelisin" Göz devirip sonunda ayakkabımı giyince herkese el sallayıp hızla merdivenlerden inmeye başladım. "Jung! Yavaş in!" Söylene söylene arkamdan koşan Taehyung'a gülen bizim çocukların sesini duymuştum. Aniden koluma giren bedene gülerken başımı omuzuna koydum. Arabanın yanına gelince hemen kapıyı açtım ve koltuğa yerleştim. Taehyung arabayı çalıştırıp eve doğru sürmeye başlamıştı. Camı açıp içeri giren rüzgar tenime usulca çarparken çok huzurlu hissediyordum. Ta ki camın yarısı kapanana kadar... "Bebeğim hasta falan olursun azıcık aç" Başımı koltuğa yaslayıp gülerken gözlerimi kapatıp açtım. "Ne yapacağım ben seninle?" diye sakince konuşunca yoldan bakışlarını ayırıp kısa bir süre bana baktı. "İkinize bir şey olmasını istemiyorum sadece" diyince tebessüm ettim. "Biliyorum" diye mırıldanırken yolu değilde onu izlemek istediğimi fark etmiştim. Keskin yüz hatları o kadar kusursuz görünüyordu ki. Hafif dalgalı kahkülü önüne dökülmüş ve uçuşuyordu. "Aşkım canım ne çekti biliyor musun?" Gözleri aniden beni bulunca gülmeme engel olamamıştım. "Ne istiyorsun? Alayım hemen" "Çilek ve patates cipsi" Taehyung aniden durup kaşı çatık bir şekilde bana baktı. "Bebeğim her istediğini sorgulamadan yaparım ama çilek ve patates cipsi nasıl bir ikili öyle?" Kollarımı birbirine bağlayıp omuz silktim. "Ne bileyim, canım istedi işte" Arabayı park edip kemerini çıkarttı ve markete doğru koşar adımlarla gitti. Camdan onu izlerken yüzümde aptalca bir tebessüm oluşmuştu. Biz ne ara bu hale geldik diye düşünmeden edemiyordum. Gerçekten aile olmuştuk ve en önemlisi mutluyduk. Kısa süre sonra arabaya doğru yine koşar adımlarla geri gelen Taehyung'a baktım. Elindeki poşetlere şaşkınca bakarken kucağıma bıraktı ve arabayı çalıştırdı. İçinde dört-beş paket cipsi görünce sevinçle gülümsedim. "Teşekkür ederim" Eve geldiğimizde hızla arabadan inip elimdeki poşeti aldı. "Ben taşırım" Hızla önden koşup kapıyı açtı ve içeri girdi. "Film izlemek ister misin?" Başımı olumlu anlamda salladım ve hırkayı çıkarıp koltuğa oturdum. Başımı geriye doğru atarken Taehyung büyük bir kabın içine koyduğu cips ve çilekler ile geri döndü. Hızla elindeki tabakları alıp ağzıma bir çilek attım. "Hadi çabuk gel" diye heyecanla konuşurken küçük bir kahkaha atmıştı. Hemen yanıma gelsin ve ona sarılayım istiyordum. Kafasına göre açtığı filmi başlatıp sonunda yanıma gelince bağdaş kurdum. Kucağıma koyduğum kasenin içinden aldığım cipsi Taehyung'a uzattım. Başını yana çevirirken kaşım çatık bir şekilde yüzüne baktım. "Hepsini sen ye" Beni bu kadar düşünmesi iyi mi kötü mü bilmiyordum. "Saçmalama ye şunu Tae" Derin bir nefes alıp cipsi yiyince tekrar başımı omuzuna koydum. "Çilekte ye bol bol" Histerik bir şekilde gülerken dediğini yaptım. "Hım bu çilekte çok güzelmiş" dalga geçerek konuşunca güldüğünü sarsılan omuzundan anlamıştım. "Ne yapıyorsun?" Kahkahasının arasından konuşurken başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Hiç" uzatarak söylerken bir ısırık daha aldım çilekten. "Çilek diyorum çok güzelmiş"
"Hım öyle mi?" Kaşı havaya kalkarken mırıldandı ve yüzüme doğru yaklaşıp dudağıma bir buse kondurdu. "Bence de tadı güzelmiş" Başımı hafif sağa yatırarak yüzünü inceledim. O film izlemeye devam ederken ben onu izlemeye dalmıştım. Sonsuza kadar böyle kalmak için ne yapmam lazımdı? Aradan ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ama film çoktan bitmişti. Ve ben resmen film bitene kadar Taehyung'u izlemiş, dalıp gitmiştim. Gözleri beni bulunca heyecanla konuşmaya başlamıştı. "Katil nasıl o adam çıktı anlamadım. Hiç beklemiyordum" Başımı sağa sola sallayıp kendime geldim ve dediğini onayladım. Filme bakmamıştım bile ve hiçbir fikrim yoktu. "Doğru ben de beklemezdim" Boğazımı temizleyip önüme döndüm ve derin bir nefes aldım. "Jung, sence kız mı olur erkek mi?" Nasıl aniden bu konuyu açıyordu bilmiyorum ama beni mutlu ediyordu. Gözlerimi kısıp düşünürken omuz silktim. "Bilmiyorum ki" Kare gülüşü yüzünde yayılırken sevinçle konuşmasını dinledim. "Odası hemen bizim yandaki oda olsun. Kız olursa mor yaparız her yeri. Mor çok güzel olur. Ağlarsa gece ben kalkar bakarım. Tan ile çok güzel arkadaş olurlar" Son dediğine gülerken elini tuttum. "Senin gibi babası olacağı için çok şanslı" Elimi tutup öperken devam etti. "Birde annesine benzesin" Başımı iki yana salladım. "Hayır ya çok inatçı olur. Huyu sana benzesin" Kendini övmeye başlarken o kadar sevimli görünüyordu ki yanaklarını sıkarak sevmeye başlamıştım. "Ah! Acıdı" Sahte bir sinirle kızarak koluna vurdum. "Abartma ya acımaz o kadar" Aniden kollarımı tutarak bedenimi kendine çekti ve dizine oturmamı sağladı. Elini çeneme koyup yüzümü kendine yaklaştırırken derin bir iç çektim. O kadar zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ bu hallerinin beni heyecanlandırıyor olması normal miydi? Belimi tutarak kucağına iyice yerleştirdi ve dudağıma kısa bir öpücük kondurdu. Kollarımı boynuna sarıp iyice kendime bastırarak biraz sert karşılık vermiştim. Aniden alt dudağımı ısırması ile ağzımdan küçük bir inleme çıkmıştı. Dudağı yukarı kıvrılırken ondan ayrılıp yavaşça göğsüne vurdum. "Pislik" diye gülerken yüzünü boynuma gömerek bir kaç öpücük kondurdu. Dudağını tam köprücük kemiğim üzerinde bekletip derin bir iç çektiğini duymuştum. Yüzünü kaldırıp dudağını yalarken muzip bir şekilde gülümsedi. Kalbimi hissetmek imkansız bir hale gelmişti artık. Cidden bu halini ayrı seviyordum. "Çok güzelsin" Elimi yüzüne koyup yavaşça okşarken gözlerini kapatmıştı. Eğilerek yanağına bir öpücük kondurdum ve başımı göğsüne yerleştirdim. "Çok konforlu bir yer seçtin" Ona şüphe yoktu zaten. "Çok doğru" diyip biraz orada yatmaya devam ettim. Ara sıra saçımı okşayıp öperken adeta ruhumu okşuyordu~
Yanlışım varsa üzgünüm ve umarım beğenirsiniz💕