Bir insan nasıl olurda kendisini bu kadar eksik hisseder aklım almıyordu. Kendimi bazen o kadar yalnız ve çaresiz hissediyordum ki ne yapacağımı bilmiyor, ardından hep yaptığım gibi sahil kenarına geliyordum. Burada bol bol düşünecek zamanın oluyordu ama tam olarak ne ve nasıl düşüneceğim onu bile bilmiyordum. Tek bildiğim elimdeki sigaranın bitmek üzere olduğuydu. İki parmağım arasındaki zehrin dumanını dışarı verip sigarayı yere attım ve ayakkabının ucu ile iyice üstüne bastırarak söndürüp ikinciyi çıkardım. Diğer cebimden hızla çıkardığım çakmağı yakarak yanan alevi izledim ve hemen sigaramı yaktım. Başım biraz dönüyordu ama sorun değildi. Esen rüzgar kendime gelmemi sağlıyor ve yüzüme tokat gibi çarpıyordu. Kırmızı saçlarım savrulurken önüme gelenleri kulağımın arkasına yerleştirdim ve derin bir iç çektim. Gözlerimi sıkı sıkı kapatınca gözümün önüne gelen yüzü görünce istemeden tebessüm ettim. O gideli kaç güç oldu bilmiyordum ve çok özlemiştim. Gülüşünü, sesini, konuşmasını, burnundaki beni, aniden bana sarılmasını, kokusunu, bazen gökyüzünü bazen denizi anımsatan saçlarını... Her şeyini özlemiştim. Tamam, basit bir iş gezisi olabilirdi ama zordu yani. Gideli on günü geçmiştir diye tahmin ediyordum. Kapalı olan gözlerimi yanımda hissettiğim kıpırtı sayesinde açıp derin bir nefes aldım.
"Çok sigara içiyorsun"
Söylediği ilk şeyin bu olması garip gelse de gülerek bir fırt daha çektim ve dumanı dışarı vererek yayılmasını izledim. Kırmızı saçının boyası baya bir akmış ve kahverengine dönmüştü. Bu renk ona çok ayrı bir hava katmıştı ki zaten oldukça havalı bir adamdı.
"Normalde bu kadar sık içmem"
"Şimdi niye bu kadar sık içiyorsun peki?"
Gözlerimi denize diktim ve düşündüm. Canım istiyordu, sebebi buydu.
"Tamamen keyiften" Verdiğim kısa cevaba gülerken ben de tebessüm etmiştim. Onu bu aralar sıkça gülerken görüyordum. İşe girdiğim ilk zamanlarda soğuk kanlı, ciddi ve insanı geren bir havası vardı. Ama gülüşü gerçekten güzeldi. Etrafındaki çoğu insanı -daha doğrusu benim gördüğüm etrafındaki insanları- bu güzellikten neden mahrum ediyor merak ediyordum.
"Benimde canım çekti şimdi" diyip ceketinin cebinden çıkardığı sigarayı dudakları arasına koydu ve çakmağı da çıkarıp yaktı. Çıkan dumanı üfledi ve hafif geri yaslandı.
"Buraya sık mı geliyorsun?" konuşurken ağzından duman çıkmasına gülerken başımı olumlu anlamda salladım. Gözlerini benden ayırıp gökyüzüne dikti ve derin bir iç çekti.
"Dalga sesi, denizin kokusu ve iç açıcı havası insanı rahatlatıyor değil mi?"
Doğru söylüyordu. Ama geceleri burası çok farklı oluyordu. Daha soğuk, saldırgan ve koyu geliyordu bana. Bazen kendimi buraya ait hissediyordum.
"Evet, çok"
Ağzında duran sigarayı iki parmağı arasına aldı tebessüm ederek ve yüzüme baktı.
"Jungkook gelse senin için bir sorun olur mu?"
Jungkook mu? Onu tanıyor muydu? Ah tabi, ikisi de Taehyung'un yakın arkadaşları, bu normal bir şeydi. Sorduğu soruya başımı iki yana salladım.
"Tabi ki olmaz"
Aradan biraz zaman geçtikten sonra atlet ve kısa eşofman ile yanımıza gelen Jungkook ellerini dizine koyarak derin nefes alıp veriyordu. Boynundaki kamerayı görünce şaşkınca baktım. Onunla şimdi ne yapacaktı ki?
"Yoruldun mu?" oturduğu yerden konuşan Hosoek'a başını olumlu anlamda sallayan Jungkook aniden bana bakınca gülümsedi. Gülmesine karşılık verdim ve biten sigarayı yere attım. Önümüze geçen Jungkook denizin manzarasını çekip yanımıza oturdu.
"Ee nasılsınız?"
"Aynı"
"Aynı"
Hoseok ile aynı cevabı aynı anda verince birbirimize bakıp gülmüştük. Jungkook küçük bir tebessüm ettikten sonra boynundaki kamerayı eline aldı ve bana yakınlaştı.
"Gülümse" Yüzümde patlayan flaş gözlerimi almıştı. Çektiği birkaç fotoğrafı bana göstermek için önüme tuttuğu makinaya baktım ve iyice inceledim. Dudağım o şeklinde aralanmış ve gözlerim irice açılmıştı.
"Ne için çekiyorsun bunları?"
"Diğerleri hobi olarak ama senin fotoğraflarını Taehyung hyung'a atacağım"
"Gerçekten mi?" heyecanla verdiğim tepkiye gülerken kamerası ile uğraşmaya devam etti.
"Onu çok özlemiş olmalısın"
Söylediği şeye başımı olumlu anlamda salladım ve derin bir iç çektim. Evet hem de çok özlemiştim. Keşke şimdi burada olsaydı. Şimdi bana sıkıca sarılıp güzel şeyler söyleyerek ruhumu okşar ve beni mutlu ederdi.
"Ee hyung işler nasıl gidiyor?"
Hoseok şaşkınca Jungkook'a bakıp omuz silkti. Niye şaşırmıştı ki? Gayet normal bir soru sormuştu.
"Güzel gidiyor"
O gece beraber bolca sohbet etmiştik ve Jungkook Taehyung'a atmak için bir sürü habersiz fotoğrafımı çekmişti. Yanımdayken ona atmıştı ve söylediği şeyler karşısında sadece gülüp utanmıştım. Yanımda olmasa bile beni güldürüyor olması ne kadar güzel bir şeydi. Hep dediğim gibi, iyi ki vardı.
Bölümleri bilerek kısa yazıyorum. Taehyung olmadan Jung'un nasıl vakit geçirdiğini ve neler hissettiğini aktarmaya çalışıyorum🤷🏻♀ Ayrıca ona olan sevgisini size hissettirmek:) Bilmiyorum ne kadar başarılıyım ama elimden geleni yapıyorum, umarım beğenirsiniz💕