~28~

1.8K 161 9
                                    

-Taehyung-

Tuttuğum nefesi sabırla dışarı vererek gözlerimi sıkı sıkı kapadım. Sabahtan beri Jung ve Jin hyung'un uyarı ve öğütlerini dinlemek zorunda kalmıştım. Beni düşünmeleri güzeldi tabi ki ama bu kadarı fazla değil miydi?

"Jin oppa dediklerimi unutma"

"Merak etme, her şey kontrol altında"

Zoraki bir şekilde gülüp elimi Jin hyung'un omuzuna attım.

"Hyung bizi biraz yalnız bırakabilir misin?"

Başını olumlu anlamda sallayıp sürücü koltuğuna yerleşmesini izledim ve gözlerimi Jung'un üstüne diktim. Sert yapısının altında küçük bir kız çocuğu vardı ve bunu şu an bir tek ben görüyordum. Yanımda hep güçlü olmaya çalışıyor ve destek olduğunu belli ediyordu. Varlığı bile bana güç verirken kendini bu kadar yoruyor olmasına dayanamıyordum. Ona bakarken bakışım istemeden yumuşuyor ve şefkatle doluyordu. Bir elimi yüzüne yerleştirdim ve baş parmağım ile elmacık kemiğini okşamaya başladım. Bana en çok huzur veren şey bu an olabilirdi. Bütün sıkıntılar bir anlığına yok oluyor gibiydi.

"Artık iyisin değil mi?" dedim sakince. Gideceğim için çok üzgündü ama yapacağımız bir şey yoktu. Kardeşimin ölümü Jin hyung'u da aşırı üzmüştü ve eğer gidersek ikimizin de kafasının dağılacağını düşünmüştü. Bir yandan mantıklı geliyordu dedikleri.

"İyiyim ama önemli olan sensin benim için. Kendine yüklenme ve yorma"

Yüzüne iyice yaklaşıp alnımı alnına yasladım. Gözlerimi kapatmış iyice yayılan kokusunu çektim içime. Bunu bir kaç hafta yapamayacak olmam beni üzüyordu.

"Ona o kadar çok uyarı yaptın ki emin ol bana çok iyi bakacak" dedim Jin hyung'u işaret ederek. Zorla tebessüm etmiş elini boynuma sarmıştı. Büyük bir veda ediyor gibi hissetmek istemiyordum ama imkansızdı. Ondan bir gün bile zor ayrı dururken iki-üç hafta dayanmak nasıl mümkün olabilirdi?

"Seni seviyorum. Seni çok seviyorum"

Aniden beni sevdiğini söylemesine alışmış olsam bile kalbimi kontrol edemiyor oluşum komikti. İçime bir heyecan geliyordu. Çikolata alınmış bir çocuk gibi mutlu oluyordum. Sadece iki kelimesi ile dünyanın en mutlu adamı yapıyordu beni. Dayanamayıp fındık burnunu öptüm. Yanaklarının kızarmış olmasına gülerken ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum.

"Ben de seni çok seviyorum. Ama artık gitme vakti geldi"

Yüzünü boynuma gömüp nefesimi kesecek kadar sıkı sarılmıştı. Boynumu öpüp derin bir iç çekince ben de ona sıkıca sarıldım. Umarım bu haftalar çabucak geçerdi yoksa hiç iyi olmazdı...

"Kendine iyi bak güzelim, görüşürüz"

"Sende öyle! Görüşmek üzere" Ağır adımlar ile arabaya doğru yürüdüm ve kapıyı açarken son kez Jung ile göz göze geldim. Yüzüne buruk bir tebessüm vardı. Evet, yine güçlü olmaya çalışıyor ve üzüntüsünü gizlemeye çalışıyordu. Ben de aynı şekilde güldüm ve arabaya bindim. Onu şimdiden özlüyor olmam normal miydi?

~~~

"Hiç konuşmuyorsun, iyi misin?"

Başımı Jin hyung'a doğru çevirip kaşım çatık bir şekilde yüzüne baktım. İyi değildim, hem de hiç değildim ama bunu söylemek istemiyordum. Güçsüz yanımı insanların görmesinden nefret ederdim. Sadece Jung görmüştü ve tek olacaktı.

"İyiyim, dalmışım öyle"

Direksiyonun üzerine yerleştirdiği eliyle dostça koluma vurdu. Onun destek olduğunu belli etme şekli buydu. Hafif tebessüm ederek tekrar gökyüzüne diktim gözlerimi. Keşke bunlar bir rüya olsaydı. Ama yaşananlar rüya değil kabus olacak kadar kötüydü.

"Jee için ben de çok üzgünüm. Sonuçta kuzenim ve biliyorsun sırf bir şeylerle uğraşıp kafa dağıtmak için gidiyoruz. Buna ikimizin de ihtiyacı var"

"Anlıyorum hyung" dedim gözlerimi kapatarak. Haklı olabilirdi. Boğazını temizleyen Jin'e baktım göz ucuyla. Çekinir gibi bir hali vardı.

"Bir şey sormak istiyorum" Başımı olumlu anlamda salladım sadece.

"Cenazeye katılacak mısın?"

Gözlerim iyice açılırken ne yapacağımı düşünmeye başladım. O insanları görmek isteyeceğim son şeydi. Benimle muhatap olacaklar ve sahte sevgi gösterisi yapacaklardı. Ben onları çoktan silmiştim. Bir daha görmeye niyetim yoktu.

"Herkes gittikten hemen sonra yanına gideceğim. Onları görmek istemiyorum"

"Tamam istediğin gibi olsun"

Yolculuk boyunca hiç konuşmamış, sadece uyumuştum. Jin hyung'un uyandırması ile havaalanına geldiğimizi anlamış, hızla inip uçağa yerleşmiş kalkmasını bekliyorduk. Şimdi aklımda tek bir şey vardı oda iner inmez Jung'un sesini duymaktı. Buna çok ihtiyacım vardı~









Kısa oldu ama hemen yb gelecek^^
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum🌸

love or die/KTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin