...Taehyung olduğum yerde donup kalmış olmama gülerken ağzımdan aldığı sigarayı yere atıp bana sıkıca sarıldı. O kadar sıkı sarılmıştı ki nefesim kesiliyordu. Kendimi toplayıp üstümdeki şoku atmaya çalıştım bir süre. İstemeden gülerken onu ne kadar özlediğimi tekrar anlamıştım. Kokusu başımı döndürmeye başlamıştı bile. Hızla kollarımı boynuna sarmış derin bir iç çekmiştim.
"İyi ki doğdun sevgilim" diyip boynumu öpmesi beni dünyanın en mutlu kadını yapmıştı. Yüzüm boynuna gömülü olduğu için sesim boğuk çıkmıştı ama sorun değildi.
"Teşekkür ederim"
Belime sardığı kolları sanki imkanı varmış gibi beni daha da kendine çekerken gözlerimin dolduğunu hissettim. Bu aralar zaten duygusallığım üstümdeydi. O da böyle aniden gelince kendime hakim olamamış gözümden bir damla yaş akmasına izin vermiştim.
Yavaşça ondan ayrılıp yüzüne baktım. Ellerini yüzüme yerleştirip baş parmağı ile yanağımı okşamaya başlamıştı. Bunu yapmasını bile özlemiştim.
"Bebeğim niye ağlıyorsun?" deyince burnumu çektim ve gözlerimi bir kaç kere kırpıştırdım. Loş ışıkların aydınlattığı terasta dikkatimi Taehyung'un saçları çekmişti. Ellerimi artık gece gibi simsiyah olan saçlarına daldırıp şaşkınca yüzüne baktım.
"Saçların?"
"Beğendin mi?" dedi başını hafif yana yatırarak. Tabi ki beğenmiştim. Siyah saçları ona çok ayrı bir hava katmıştı. Şimdi olduğundan daha tehlikeli görünüyordu. Keskin yüz hatları zaten yeterince bu havayı veriyor iken saçını siyaha boyaması benim için bir sınavdı herhalde.
"Çok" dedim hayranlıkla yüzüne bakarken. Ona bakarken büyülenmiş hissediyordum kendimi. Keşke sonsuza kadar sadece onu izleme şansım olsaydı diye geçirdim içimden.
"Hadi artık gidelim" Belimden ayırdığı elini elime kenetleyip beni peşinden sürüklerken aklımda nereye gideceğimize dair sorular oluşmuştu. En sonunda ona sormaya akıl ettiğimde direk cevaplamıştı.
"Bu gece ikimiz için küçük bir şey ayarladım. Jimin'le konuştum seni idare edecek"
Gözlerim şaşkınca açılırken dediklerini sindirmeye çalıştım. Kendini gerçekten toparlamış mıydı? Sanmıyordum. Güçlü görünmek ve benim endişe etmemem için yapıyordu bunu. Ama bilmiyordu ki ben onun sadece bakışından bile ne hissettiğini anlıyordum. Gülerken bile gözlerinde hüzün vardı. Yaşadığı şeylere rağmen doğum günüm için bir şeyler hazırlıyordu -ki doğum günümü bildiğinden haberim bile yoktu- ve beni mutlu etmeye çalışıyordu. Bilmesi gereken şey benim mutluluğum onun mutlu olmasıydı. Ama bu gece sırf kendini iyi hissetmesi için bir şey demeden istediğini yapmasına izin verecektim. Çıkış kapısının önünde durunca elimi bıraktı ve ellerini omuzuma koydu.
"Namjoon ve Yoongi hyung orada olduğu için sen tek git ve eşyalarını al. Ben seni burada bekliyorum"
Dediğinde olumlu anlamda kafamı sallayıp masaya doğru yürümeye başladım. Bu ayakkabılar ile ne kadar mümkünse o kadar hızlı yürüyordum. Bana odaklanan bakışlara tebessüm ettim ve Jimin'den çantamı vermesini rica ettim.
"Arkadaşlar çok üzgünüm ama benim gitmem gerekiyor. Kendimi iyi hissetmiyorum ve buranın havası beni daha da kötü yaptı" Aklıma gelen ilk yalanı söyleyince Namjoon gözlerini kısarak beni iyice inceledi. Neyse ki hepsi anlayışla karşılayınca Namjoon'da ikna olmuştu. Tekrar aynı hızda ters yöne doğru gitmeye başladım. Tam kapıdan dışarı çıkıyordum ki ayağım takılınca kendimi aniden Taehyung'un kolları arasında buldum. Kaşı çatık bir şekilde yüzüme bakarken yavaşça ayağa kalktım.